13

45.8K 3.2K 829
                                    

Ardıl babasına veda edip okul kapısından girerken yüzünde küçük bir tebessüm vardı. En az annesi kadar işkolik olmasına rağmen babası ara sıra saçlarını okşar, oğluna içten bir gülümseme verirdi. Ki bu Ardıl'ın bütün gününü kurtarmaya çoğu zaman yeterdi.

Fakat o an yetmedi.

"Balım!" Ardıl'ın kaşları duyduğu sesle anında çatılırken omzundaki çantayı düzeltip adımlarını hızlandırdı.

"Sana da günaydın Ardıl'ım." dedi Oğuz omzuna kolunu atarken.

"Sakın bana dokunma Oğuz Dinç." Omzunu silkip kurtardı kendini.

"Ama balım kaç kere özür diledim, affet artık."

"Kahkaha atarken özür diledin Oğuz." Oğuz o anlar aklına gelirken tekrar gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Fakat Ardıl o güzel gözlerini kocaman açıp, parmağını tehdit eder gibi yüzüne tutunca ciddileşmeye zorladı kendini.

Isırsa mıydı parmağını?

"Birazcık komikti ama."

"Ben hiç eğlenmedim!"

"Ciddiye alınacak bir şey değildi ki hayatım."

"Nargile içerlerken 'Yengenin boğazı kurudu, seri köz getir.' diye bağırdın Oğuz!"

Oğuz o an aklına gelince tekrar kahkaha atmaya başladı. Zararsız bir şaka olduğunu düşünmüştü ama garson Ardıl'ı gösterip 'Yenge bu mu?' deyince Ardıl sinir ve utançtan kıpkırmızı olmuştu. Ve o zaman keşfetmişti ki Ardıl ona 'Yenge' denilmesine gerçekten katlanamıyordu. (Ve bilin bakalım kimin arkadaşlarının favori sözüydü bu?)

"Sen içmiyordun bile!" Tekrar bir sitem duyduğunda dizginlediği kahkahası yeniden baş göstermişti.

Bayılıyordu kendine.

Fakat daha fazla bayıldığı biri gerçekten sinirli görünüyordu. Merdivenlere bir adım attı Oğuz'dan uzaklaşmak için. O sırada kendi kendine söyleniyordu.

"Bir kez olsun ciddi olsan ne olur?"

Oğuz kolunu nazikçe tutup engel oldu ona. Hâlâ gülümsüyor olsa da en azından kahkaha atmıyordu.

"Gerçekten seni sinirlendirmek için yapmadım. Hep yapıyordum, sevgilim olduğunu unutmuşum."

Ardıl göz devirdi.

"Bu nasıl açıklama!"

"Ne bileyim Ardıl'ım... Gerçekten sevgilim olsan işte-" Ardıl parmağını dudaklarının üzerine bastırıp susturdu onu. Oğuz her zamanki gibi parmaklarını öptü.

"Zaten olmayan şansını eksilere indirmek için daha iyi bir zaman seçemezdin."

Oğuz bilmiş bir bakış attı ona. Şansı olduğunu Ardıl'ın yanında kızaran yanaklarından, ona sığınmasından, onunla gülümsemesinden anlıyordu. Fakat belli ki henüz Ardıl farkında değildi.

Kafasında gezen tilkilerin kuyruklarına basıp ellerini tuttu Ardıl'ın.

"Tamam, hadi barışalım." Ardıl birkaç saniye duraksadı. Yumuşadığına emindi Oğuz onun ama biraz sonra bakışları arkasında bir yere takıldı. Arkadaşlarının kahkaha sesini duyunca göz devirdi. Mükemmel zamanlamaydı cidden.

Ardıl hızla ellerini çekip merdivenlere yöneldi bu kez yüzüne bakmadan.

"Bir süre gözüme görünme."

"O süre bittiğinde birlikte film izleyebilir miyiz peki?" dedi merdivenlerden çıkan çocuğun sırtını izlerken. Anlık olarak duraksamış, ona bakacak gibi olmuş fakat öfkeyle başını çevirmişti.

"Bakarız!" diye bağırdı sesini duyurmak için.

Öfkeli olmasına rağmen Oğuz'u -en azından bu konuda- reddetmeyişi kalbini tekletti.

Oğuz gözden kaybolana kadar arkasından dudaklarını ısırarak izledi onu. Yüzünde bir gülümseme hakimdi, üstelik kaslarını ağrıtacak kadar içten bir gülümseme.

Çok fena kapılıyordu. Fakat hiçbir şikayeti yoktu. 


Her hikayeme yb atıyorum neler oluyor bana böyle 

BİZDEN OLMAZI OKUMUŞ MUYDUNUZ

OKUYANLARI SADECE, 

ÖPTÜM

Homofobikmişsin | ⚣Kde žijí příběhy. Začni objevovat