Bölüm 6:DELİ OLMAK

2K 135 23
                                    

Kışın ortasında, yapayalnız ve aç kalmış bir serçenin, küçük bir ekmek kırıntısı araması gibiydi benim mucize arayışım. Elimin tersiyle, tüm direncime rağmen süzülen gözyaşımı sildim. Üzerimde ihtişamını yitiren bu hiç tarzım olmayan elbiseye baktığımda hıçkırıklara boğulmak istiyordum aslında. Sabahın erken saatlerinde Tamer beyciğimiz tarafından gönderilmişti, akşam için...

Hayallerimi acımasızca, içimdeki fırtınalı okyanusta boğan babam ne kadar neşeliydi oysa. İçeriden kahkaha sesleri geliyordu. İlk defa odamdan bu kadar nefret etmiştim, bulunmak istemediğim tek yer evimdi, insanlar evini özlemez mi? Ben her hatıramı duvarlarında gizleyen ve daha çok gözyaşlarıma şahit olan baba evimden nefret ediyordum. Odanın kapısı yavaşça aralandı, annem ve Mine yanıma geldiler. 

"Çok güzel olmuşsun kızım." İçim kömür karasıyken ne anlamı vardı yüzümdeki güzelliğin? Sahte bir tebessüm sergilemekten başka çare bulamadım. Mine sessiz kalmayı tercih etti, biliyordu bedenimi saran yanardağ alevlerini.

"Sağ ol anne." Güçlükle çıktı kelimeler ağzımdan. Sanki güzel olduğumu söylememişte küfür etmiş gibi kötü hissediyordum kendimi. Kapının acı sesiyle annem odadan çıktı.

"Abla, lütfen bak bu son şansın. Yapma."

"Sus Mine, girme aklıma." Gözlerine bakmadan sarf ettiğim cümlelerle birlikte doğruldum. Mine ile usulca salona geçtik. Tamer beyin annesi yoktu, yaklaşık beş yıl önce kaybetmiş. Bu yüzden babasıyla gelecekti. Salona girip, o sureti gördüğüm an gözlerimin nasıl irileştiğini fark edebiliyordum. Muazzam bir ürperti tüm bedenimde yavaş yavaş dolaşırken, o benden ben ondan gözlerimi ayırmıyorduk.

"Ushan bey" Fısıldadığıma eminim ama herkes biranda gözlerini bana çevirdi. Tamer bey hariç... Ushan Bey beni baştan aşağı süzdükten sonra tarifi imkansız bakışlarını Tamer'e çevirdi. Üstün zekam neler olduğunu çözmekte gecikmedi. Ushan bey, benim eski patronum. Bana kafayı taktığı için işimi terk ettiğim patronum, fakat Tamer beyin onun oğlu olduğunu kırk yıl düşünsem akıl edemezdim. Çünkü ayrı şirketleri vardı, tamam ortak işler yapıyorlardı ama ben yalnızca bir akrabalık olduğunu düşünmüştüm soyadlarının aynı olduğunu öğrenince.

"Tanışıyor musunuz?" Babamın bu sorusu üzerine bir gerilim rüzgarı esip geçti. Ushan bey bakışlarını oğlundan almadan konuştu.

"Sıla, benim eski çalışanım." Nasılda tedirgince dökülmüştü o sözler dilinden. Oysa Tamer'in yüzündeki sinsi tebessüm hiç eksilmiyordu.

"Buyurun, ayakta kalmayın." Herkes salona geçip, yerlerini aldığında midemin bulandığını hissettim. Bu atmosfer oksijen yerine yakıcı bir zehirli gaz barındırıyordu içinde.

"Elbisen çok yakışmış." Zihnimden, nereden duyduğumu bile hatırlamadığım sövgüler yağdı o bakışlara.

"Teşekkür ederim, zahmet etmişsiniz."

"Ne demek." Sanki etrafımızda kimse yokmuş gibi ukalaca konuşması, babasının da aynı bakışları üzerime dikmesi, şuan ölebilirdim. Bu benim için kurtuluş olurdu. Ushan Bey zoraki bir sohbete girdiğinde, annem sessizce beni çağırdı. Mutfağa gittik ve kahveleri pişirmeye başladık.

"Kızım, sen bilmiyor muydun?"

"Neyi?"

"Patronunun oğlu olduğunu."

"Bilmiyordum anne, bilmiyordum. Bildiğim tek şey katil olacak kadar cesur olsaydım içerdeki o iki yaratığı hiç düşünmeden katlederdim."

"Niye bu öfken kızım, niye bu kadar gerildin sen?"

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Where stories live. Discover now