Bölüm 22:AZİZİM

1.3K 120 30
                                    

GÜZEL BİR BÖLÜM DAHA AMA NEDENSE OKUYANLARDAN HİÇ YORUM YOK :(

Kendime bir cehennem yarattım, o cehennemde bir çiçek açtı . Çiçeğin alev yaprakları bedenimi sardığında, acı içinde yanmak yerine tenimin her gözeneğine nüfuz eden bir kova su  dökülmüşçesine ferahladım. Ozan,o kovadaki suyun her damlasına işlenmiş ferahlığımdı, şimdi elimi tutuyor olması saatler önce yaşamış olduğum yıkımların sızını zerre hissettirmiyordu öyle umarsızdım,elimdeki elinin sıcaklığı sayesinde hayata. Her seferinde kayboluşunun arkasındaki sır perdesini aralamak için can atsam da iç sesim "boş ver nasıl olsa yanında" diye haykırıyordu. Sıkıca kavradığım elini sanki kaçacakmış gibi diğer elimle de tuttum ve iyice sokuldum, kokusunu daha çok solumak istiyordu ciğerlerim, bir insanı tüm hücrelerinizle özleyebilirsiniz evet bu mümkünmüş, onun yokluğunda bunu çok acı bir ıstırabın imtihanıyla öğrendim.

"Geldik." Öyle kapılmıştım ki varlığıyla dolu dakikalara yolun bittiği kısımdaki evimizin kapısını fark edememiştim.

"Evet gelmişiz." Yüzüm düşerken sarf ettiğim kelimeye gösterdiği eylem kalbimin teklemesine sebep olsa da zaman ve mekan kavramını yitirip, kendimi anın boşluğuna savurdum. Parmakları çeneme küçük bir kuvvet uygulayıp, gözlerimi gözleri hizasına çıkardığında gülümsedi.

"O güzel gözlere, o çatık kaşlar eşlik etmemeli." Parmakları dudak kenarlarıma indiğinde gözlerimi bir defa bile kırpmadığım için nemlendiğini hissettim veya bu yüreğime ağır gelen duygu yoğunluğunun buğusuydu. Parmağının uzaklaştığı dudak kenarımla dudakları buluşunca mahrum kaldığım yıllanmış huzurum varlığımın her gözesine hücum etti. Ayaklarım altında o anda bir zemin yoktu, belki fizik kurallarına aykırıydı lakin hiçbir kuvvet olmaksızın havada asılı olduğumu hissediyordum, o dudakların tenimdeki hissi beni an be an göğe yükseltiyordu. Zaten tüm kuralları yıkan en kudretli his aşk değil miydi. Tamam, kabul etmeliyim, sadece sonu prenslerin öpücüğüyle biten aptal masallarda olduğunu düşünürdüm şu aşk illetinin. Oysa şimdi alığım her nefes aşka olan inancımı körüklüyordu.

"Artık gitmeliyim." diye fısıldadığımda kapıya doğru attığım adımlarım benimle geri gitmek için savaşıyordu. Kapının önünde durup, bakışlarımı ardıma çevirdiğimde yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamıştı ve sanki hissetmiş gibi biranda duraksayıp arkasına bakınca aramızda ne kadar uzak sayılacak bir mesafe olsa da gülümsediğini görebildim. Dudaklarım beynimin benden habersiz verdiği emirle kıvrılırken, ben bunu dakikalar sonra fark ettim. Ozan adımlarını hızlandırıp yürümeye başladığında anahtarla uğraşamayacak kadar mutluydum ve ellerimdeki titreyiş kalp ritmime eşlik ediyordu. Kapıyı hafifçe tıklattığımda biraz beklemek zorunda kaldım, o bekleyiş dakikaları içimdeki huzuru sömürmeye başlarken kapı yavaşça aralandı. Mine gözlerinden süzülen ve süzülmeye meyilli yaşlarıyla bana baktığında ruhuma bir el ateş ettim, nişancı değildim ama can noktamdan vurmuştum ruhumu.

"Mine, n-ne ne oldu?" Kapıdan adım adım uzaklaşan Mine, kapıyı ardına kadar dayadı ve yaşlı gözleriyle "gel" dedi. Salona doğru yürüyüp, gözden kaybolduğunda koridoru usulca adımladım. Bir şeyler oluyordu, hissediyordum lakin ne olduğunu bilmediğim kötü şeyi hissetmek savunmasızlığımı güçlendiriyordu. Salonun kapısına vardığımda, babamın koltukta başını elleri arasına alıp, oturduğunu gördüm. Arada tek eliyle yüzünü sıvazlıyordu ve annem ile Mine karşı koltuğa olabildiğince sinmişti. Babamın hareketlerinden çok sağ elinin sıkıca kavradığı silahın hareketlerini izliyordum. Başını usulca kaldırıp, gözlerime sanki düşmanına bakıyor gibi kinle baktığında mümkünmüş gibi içimde minik parçaları gizlenmiş sevgim atomlarına ayrıldı. Dudaklarımdan dökülen inançsız kelime öyle cılızca çıkıp duvarlara çarparak yankılanmıştı ki kendi sesimi duyumsamam zaman almıştı.

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin