Bölüm 7:HAYALLERİM ÖZGÜR

1.9K 142 6
                                    

Parmağımdaki yüzüğün ağırlığıyla uyandım. Omuzlarıma tonlarca yük binmiş gibi doğrulmakta zorlanıyordum. Bu defa sezgilerime sığınışımın bana ödeteceği bedel sandığımdan daha çetin olacaktı. Ağır hareketlerle kıyafetlerimi giydiğimde annem odaya girdi.

"Kahvaltı hazır kızım, geciktin."

"Yapmayacağım, hemen çıkacağım." Başka kelime söylemesine izin vermeden yanından sıyrıldım. Salona başımı çevirmeden kapıya doğru ilerliyordum ki babam kahvaltı keyfine minik bir ara verip, ağzındaki lokmayla konuştu.

"Ushan beyin iş teklifini kabul etmedin, şimdi mağazalarda sürün." Bu adam cidden artık sabrımı zorluyordu, içimdeki tüm baba sevgisini katlettiği yetmiyor gibi şimdi birde mezarının üzerinde tepiniyordu. Yeniden hareketlendim, hızla ayakkabılarımı giydim ve kendimi dışarı attım. Yürürken gözlerimden sicim gibi boşalan yaşlar, dünden beri başımın üzerinde dolaşan nemli bulutların eseriydi. Etrafıma hızlıca bakınıp, yanaklarımı sıvazladım ve hüzün bulutlarımı dağıttım. Saate baktığımda adımlarımı eş değer bir hızla atmaya başladım. Çarşıyı geçip, mağazanın yoluna çıktığımda, derin bir nefes alarak kendime biraz huzur telkin ettim. Huzur der demez sabahın sisine doğan o gözlerle yüreğimde ince bir sızı hissettim. Kendimi ona ihanet ediyor gibi hissettiğim saçma duygularımla örseledim. Koşar gibi hızlandırdığım adımlarıma gözyaşlarımın eşlik ettiğinin farkında değildim. Aslında yürüdüğüm yolun, nefes aldığım dünyanın, karanlık gezegenimin bile şuan farkında değildim. Alışveriş merkezine vardığımda, çantamdaki küçük aynayı çıkardım ve ruhuma tezat bir beyazlık taşıyan mendille gözlerimden yoğun kederimin izlerini sildim. Zoraki bir neşe maskesi takınıp, mağazaya vardığımda hemen kıyafetlerimi değiştim. Reyon başına geçip, etrafı düzenlemeye koyuldum.

"Hayırlı olsun." Suna'nın sesiyle irkilip başımı soluma çevirdim.

"Efendim."

"Yüzük, nişanlandın sanırım." Bu kadar dikkatli olmak zorundalar mıydı? Neden başkalarının hayatı kendi hayatlarından daha mühimdi? Aslında iyi kızdı Suna, şuan ki hıncım ona değildi. Sol elimi sağ elimin üzerine kapadım, sanki bir utancı gizlemek ister gibi çekimserce cevap verdim.

"Evet, teşekkür ederim."

"Buraya gelen adam mı?" Bu soruya olumlu bir yanıt lütfetmeyi ne çok isterdi naçizane yüreğim.

"Affedersiniz." Beni kurtaran bu sese yöneldim hemen ama Suna'nın gözlerini kısıp, ben uzaklaşırken beni izleyişindeki o ince manayı hemen sezdim. Bir şeyler anlamış gibiydi, belki kendi kalbinde de yaralar vardı ve yakınlık derecesiyle ölçütlendirdiği bu yaralara nazaran benimkiler tanıdık gelmişti.

"Buyurun efendim."

"Ben siyah bir kravat istiyorum."

"Tabi, bir saniye." Hemen ilerdeki gömlek askılığını geçtim ve rengarenk kravatların içinden yaşamım kadar siyah kravatı kavradım. Aynı nazik adımlarla adama yönelip, uzattığımda bana bir adım daha yaklaştı.

"Biraz konuşabilir miyiz?" Adama içimde biriken tüm öfkeyi kusar gibi hunhar bir bakış savurduğumda ilk kelimesinin ardından daha birkaç saniye geçmeden yenisini ekledi.

"Sakın yanlış anlamayın lütfen. Ben Ali." Bu isim hemen zihnimin içindeki yaralı gözyaşlarında yankılandı.

"Mine" diye fısıldadım ansızın. Bu isimle de karşımdaki suret başını eğdi. İçindeki alevler nasıl da eritiyordu o heybetli duruşunu.

"Konuşmak isterdim fakat çalışıyorum."

"Tamam, bende bir müşteriyim."

"Peki, şuan ölü saatler ama birkaç saate müşteri yoğunluğu başlar. Hızlı bir konuşma olsun. Bu sırada kravata uygun bir gömlek ve kumaş pantolon seçebiliriz."

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt