Bölüm 1: SİNEMA

10.4K 303 40
                                    

ASLINDA ÇOK UZUN BİR SÜRE ÖNCE YAZMIŞTIM BU KURGUYU AMA ARAYA "SERİ TUTKU" GİRDİ VE BEN BUNU SİLDİM ŞİMDİ HERKES NEDEN AŞK KURGUSU YAZMIYORSUN DİYE ISRAR EDİNCE YENİDEN YAYIMLAMAYA KARAR VERDİM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ VE LÜTFEN YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİN. O ZAMAN HADİ BAŞLAYALIM...

"Aslında hiç sevmem sinemaya gitmeyi, hem de tek başına... Ama işte tam da

buydu kader dedikleri"

Aynanın karşısındaydım yine, ellerimi yanaklarımdan çeneme doğru yavaşça indirip kendimi seviyordum gözlerim dolu dolu... Sanmayın ki sevgisizlikten, sadece delilikten, gözlerimin mavi derinlerine indim sonra ama kendi cılız gölgemden başka bir hareketliliğe rastlamadım. Güldüm sonra ve içimden anlamsız kelamlar edip, çehremde gezindim ama sanmayın ki yalnızlıktan, dedim ya deliliğimden işte. Ellerimi kavuşturdum ve iç içe geçirdim parmaklarımı, zincir parçaları gibi ve sanmayın ki elimi kimsenin tutmayışından, evet tahmininiz üzere yine deliliğimden. Yanağımdan sadakatsiz bir damla süzülürken yüreğimin haykırışları doldurdu içimde çukurlaşmış göleti. "Hani bu kurak çöllere yağmur yağmazdı artık?" kendime ihanet edişimi kayıtsızca izlerken bir iç çekiş seslendi dudaklarımdan. Kapının çalmasıyla kendime geldim, hayatı itaatkâr kardeşim Mine, usulca açtı kapıyı ama o alışık benim bu deli hallerime, yine de tereddüt edişini gizlemesi mümkün olmadı.

"İyi misin abla?" sesindeki koşulsuz şefkat, hafif bir esinti halinde bedenim etrafında dolanırken "İyiyim" dedim. Uzun bir süredir odamda olduğumu idrak eden zihnime gülümsemeyi emrederek "Geliyorum şimdi" diye ekledim. Kapıyı aynı yavaşlıkta kapayıp, odadan çıkan kardeşimin ardından fütursuz bir bakış attım. Aslında çok seviyordum onu ama onun muazzam bir sessizliği vardı. Benim aksime, her önüne sürüleni kabullenişi çılgınlaştırıyordu beni. Babamın her seferinde bizim iyiliğimiz için önümüze sürdüğü yolları, gerçekten bizim için olduğuna inanması ne abes bir zihinsel çatı. Oysa babam her seferinde, kurduğu cümlelerle kendiyle çelişirdi. Bu yüzden çamurluda olsa, tüm afetlerin beni sınamak için pusu kurduğu bir yolda olsa her zaman kendi yolumdan yürümeye ısrarcıydım. Bunun için babamla hiç anlaşamazdık. Bana büyük bir ihtişamla süslenmiş gibi gösterdiği tercihlerini asla kabul ettiremeyişinin onu çileden çıkardığını biliyordum. İşte bu vasatlığın içinde benden mantıklı olmam bekleniyordu. Mantıklı biri olsaydım, babamın gözüne girmeye çalışan 45 yaşındaki patronumun bende gözü olduğunu hissettiğimde işi bırakmazdım. Bunu neden mi söylüyorum, çünkü adamın zenginliği bize bulutların üzerine bir ev inşa edecek kadar fazlaydı. Babamın bunu fark edip, beni kendince mantıklı olan o hayata iteklemesine müsaade edemezdim. Bu yaşıma kadar ettiği ona göre iyilik bana göre eziyet fazlasıyla yetmişti.

"Kızım sofra hazır!" sesine eşlik eden babamın homurtularını duyunca hızlıca üzerimi değiştim ve duvarlarına çaresizliğimin ruh olduğu, yalnızlığımı bıraktığım odamdan çıktım. Her zamanki gibi annem evde ne varsa marifetini konuşturarak, fakirliğimizi unutturan, sevgisini kattığı el yapımı reçelleriyle süslediği mükemmel kahvaltı sofrasını hazırlamıştı. Ben bu durumdan hiç şikayetçi olmamıştım, annemin o sıcak gülüşünün babamın buz dağını eritmesine yetmeyişine bile alışmıştım. Tüm eşyalarından sevgi kokan evimizi ve annemin şefkatiyle şahlanan hayatımızı beğenmeyen bir tek babamdı. Sanırım bizim dünyaya geliş sebebimiz ona göre bunca yıl yaşadığı hayatını değiştirmemizdi. Bunun içindi, evde kalmış kızlarına hayalperest bir şekilde zengin koca arayan yaşlı teyzeler gibi olan tavırları. Bu isteğini Mine ile gerçekleştirebilecek oluşundan korkmuyor değildim, çünkü Mine arkadaşı Birsu yüzünden babasızlıktan çok korkuyordu. Bu zaafını acımasızca kullanan babam ona her istediğini yaptırabilirdi.

Birsu, babası tarafından terk edilince ve annesi de alkol bağımlılığı yüzünden kliniğe yatırılınca nasıl olduğunu henüz bilmediğim bir şekilde kötü yol dedikleri hayatın içinde debeleniyordu. Mine'yle iki yıldır görüşmelerini yasaklayan annem, yine de içinde hakim olamadığı vicdanlı sevgisi sebebiyle kıza üzülüyor hatta onun için göz yaşı bile döküyordu. Kahvaltımız bitince Mine ile anneme yardım ettik. Babam yine içinde bulunduğumuz ayın maddi tahlillerini yaparak bana laf vuruyordu. Benimde isteğim kısa sürede iş bulmaktı ama bu o kadar kolay değildi. Bu devirde üniversite okumakta bir işe yaramıyordu, atmosferi bile satın alabilecek güce sahip kağıt parçalarından ibaret olan ama uğruna şereflerin yoksun kaldığı para olmadan yaşamak zorlaşıyordu. Ben bu zorluktan da şikayetçi değildim, adeta mücadele etmek için doğmuştum sanki. Asi ruhlu ve dik başlı olduğumu her fırsatta dillendiren annemde bu kanıdaydı. Muazzam bir haz duyuyordum kazanmak için verdiğim mücadeleden. Fakat dediğim gibi babam artık mücadele etmeden köşeyi dönme çabasında olduğundan yine bizden gizli işler çeviriyordu. Odaya kapanıp yaptığı telefon konuşması yalnızca beni rahatsız etmiyordu elbette ama evde cesaretin vücut bulduğu tek varlık bendim. Babamın kükreyişiyle sinmeyen, bazen sınırlarını zorlayıp, yumruklarını sıkmasına sebep olan bir tek bendim. En çok benimle uğraşması da beni dize getireceği gibi saçma bir fikre kapılmasındandı. Odadan çıktığında şüpheyle koyulaşan mavilerimi üzerine diktim.

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang