Bölüm 29. SON NEFES

1.4K 102 31
                                    

FİNALE BİR BÖLÜM KALA SİZİ BİRAZ AĞLATAYIM SAKIN BANA SÖVMEYİN:)

Hayatın balçıklı topraklarına çiçek tohumları eken bir adam sevdim ben, umutları kapkara bir gecede filizlendiren ve yıldızları kıskandıran ışıltılı gözlerinde hayat pınarı olan, o pınardan, gülüşleri ve hayalleri kuşanmış ruhu içen aşkı, payidar kılan bir adam...  

Ne kadar ayrılık varsa üzerime çöktü bu sevdada ve ben bir gülüp bin ağlarken, gözyaşlarımın aktığı omuzda, acılarımı bile sevdim. Ağır ve aksak adımlarımın ezdiği yolun her karışında bir anı canlandı zihnimde ve önümüzdeki tüm duvarları yıkmayı başardığımız aşkın gerçekliğine olan inancım, tüm varlığımın direnciyken neden onsuz olduğumu anlayamıyordum. O uçurumdan atlamadım belki ama bu yolun sonunda önüme başka bir uçurumun çıkacağını hissediyordum. Ona gitmek için zorladığım kilitli kapımı açan Tamer iken, yolun sonunda bir aydınlık bekleyemezdim. Birkaç saniyedir  beklediğim kapının önünde içime çöreklenen hasret, çok zamansızdı. Annemi özlemiştim, mutsuzluk feryatlarının yankılandığı odalarda birbirimize sarılıp, içimizdeki sevginin türküsüyle o çığlıkları bastırdığımız  günleri anımsadım. Birine mecbur olmak çok lanet bir şeydi. Tabi sevdiğine olan mecburiyetin, sevmediğin birine olan mahkumiyetinle boy ölçüşemezdi. Avuç içimle dövdüğüm kapının açılmasını beklerken, naif bir sesten adımı işittim.

"Sıla kızım..." Yavaşça soluma döndüğümde, beni baştan aşağı süzen en samimi komşumuz Selime teyze bana bir kağıt uzattı.

"Annenler taşındı kızım, yeni adresleri bu. Eğer gelirsen diye annen bıraktı adresi." Şaşkınlıkla pencerelere baktım. Perdeler duruyordu ve camlara iliştirilmiş bir yazı yoktu. Gözlerimi yeniden Selime teyzeye çevirdiğimde bana konuşma fırsatı bırakmadan, gözlerimden okuduğu suali yanıtladı.

"Eşyaları almadılar, babana bir yerden para çıkmış galiba, tam olarak bende bilmiyorum." Çatık kaşlarımla onu dinlerken, bende neden bahsettiğini anlayamamıştım. Hâlâ elinde tuttuğu kağıda uzanıp aldım ve üzerinde yazılı olan adresi defalarca okudum. Buradan yaklaşık yarım saat ya da kırk beş dakika kadar uzakta olan sitelerin adresiydi ve oralar zengin kesimdi. Şaşkınlığım sürekli seviye atlarken, aklıma Tamer geldi. Bana yaşattıklarının pişmanlığını bu şekilde mi gidermeye çalışıyordu. Hızlı adımlarla geldiğim yolu gerisingeriye döndüm. Aşağı sokaktan bir taksi çevirdim ve cebimdeki, Bahadır amcanın verdiği parayı kontrol ettim. Yorgundum ve otobüslerde sürünemeyecek kadar bitkindim. Taksinin ön koltuğuna yerleşip önce adres kağıdını uzattım şoföre.

"Bu kadar param var, oraya kadar yetmezse yakınlarında bir yere bırakırsınız." Şoför beni baştan aşağı süzdü, bana acıyan bakışlar savurduktan sonra "yeter abla, yeter" dedi. Bunu umursayacak durumda değildim ki tanıyan tanımayan herkes şuan bana acımaktan başka duygu besleyemezdi. Başımı hafifçe cama yaslayıp, gözümden süzülmeye hazır gözyaşını parmak ucumla yakaladım. Zihnimde küçük harflerle yazılı onlarca soru cümlesi vardı ama en mühimi kocaman harflerle kalbime kazınıyordu. 

Neredeydi? 

Radyoda çalan şarkıda, Sertap Erener, "bir gülü kurutur, kurursa unuturum" diyordu. Gülüşümde  güller açtığını söyleyen yıldız gözlüm, güllerim kuruyunca beni unutmuş muydu? Hayatım boyunca böyle bir acıyla sınanmamıştım, hep evlat acısının bambaşka olduğunu söylediklerini duyardım ve o cümlenin sonuna mutlaka "Allah kimseye yaşatmasın" kelimeleri eklenirdi. Çoğu zaman ölmek istediğimde, bunu düşünürdüm. Annemin yaşayacağı acıyı ve yaşamak için savaşmaya devam ederdim. Oysa şimdi ben o acıyı tek başına göğüslemeye çalışırken, uğruna yaşadıklarım yanımda değildi. Güvendiğim dağlara yağan karlara gülümserken, kahkahalarımdan kopan çığın altında kalmıştım ve bedenim buz keserken içimi ısıtan sevdam beni Araf'ta süründürüyordu. İçimdeki sızıya öyle gömüldüm ki bir süredir yanaklarımdan süzülen yaşları hissetmedim. Şoför arabayı durdurduğunda kendime gelip, hızla yanaklarımı temizledim ve yüzüne bakmadan teşekkür edip, taksiden indim. Bana bolca dinlenmem gerektiğini söyleyen doktor, hastaneden çıktığımdan beri yollarda olduğumu bilse ne derdi acaba? Ya da bir şey demeye hakkı var mıydı? Kimin şuan beni yargılamaya hakkı vardı ki? Biraz meşakkatli olsa da babamların yeni evini buldum ve gözlerime inanamadım. En üst kattaki dubleks dairelerden birindelerdi.  Zile basıp, kapının açılmasıyla giriş yaptığım binanın içinden adeta para kokuyordu. Asansöre binip, daire numarasına göre düğmeye bastım. Bir yandan ise aptal aptal etrafa bakınıyordum. Asansörden indiğimde görüş açımda beliren gözü yaşlı annem, içimdeki hasreti dağladı. 

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Where stories live. Discover now