Bölüm 12:NİŞAN HEDİYESİ

1.4K 109 17
                                    

"Abla!" Duyduğum sese karşılık vermeye çalışan bir kuvvet kırıntısı harekete geçtiğinde duvara dönük olan yüzümü sese doğru çevirdim. Hafif aralık gözlerimin netleştirdiği görüntüye sanki gerçek değilmiş gibi baktığıma emindim. Yorganı bir hızla sanki silkeler gibi üzerimden savurup, doğrulduğumda Mine hâlâ karşımda duruyordu. Dün yaşananlardan sonra kafayı sıyırmış olmam olasıydı.

"Rüya mı görüyorum?" Alnımı sıvazlayarak söylediğim cümleye hemen bir cevap geldi.

"Hayır abla, rüya falan değil ben geldim."

"Ne işin var senin burada, daha yeni gitmedin mi?"

"İstersen geri dönebilirim." Hemen kollarım boynuna dolandı ve onu yatağa çekiştirdim. Aslında bir süre daha gerçekliğinden şüphe ettiğimi yadsıyamam.

"Ne oldu neden geri döndün?"

"Abla önce bir hoş geldin de istersen."

"Tamam çok bilmiş hoş geldin."

"Kurslara kaydımı yaptırdım ama iki hafta sonra başlıyormuş. Biliyorsun bir ay sonra dönem başlayacak, daha etkili olsun diye okulun açılmasına yakın bir süreçte başlatıyorlar kursları. Yani iki hafta daha buradayım."

"Çok sevindim canım."

" Hadi kalk hem işe geç kalacaksın hem de anneme yardım edelim kahvaltı hazırlıyor." Dün olanlar aklıma gelince duraksadım. Olanları Mine'nin öğrenmesini istemiyordum.

"Tamam, edelim de şu kazağını bir değiştir sen, sanki olmamış bu sana."

"Öyle mi? Çok severim aslında ama tamam değiştireyim bari."

"Hadi sen değiştir gel." Adımlarımı ahenkli bir hızla mutfağa yönlendirdim, odaya doğru bir göz attığımda annem bir şey söyleyeceğimi çoktan anlamış ve elindeki kahvaltılıklarla durup, bana bakmaya başlamıştı.

"Anne, dün olanlardan Mine'nin haberi olmasın. Şimdi üzülmesin, kafasına takmasın zaten ben halledeceğim."

"Nasıl halledeceksin kızım, o kadar parayı nereden bulacaksın?"

"Anne! Sen sadece Mine'ye bahsetme, lütfen."

"Tamam, söylemem." Mahcup bir keder boynunu bükerken, bakışlarını kaçırdı. Ona da kızgın olduğumu düşünüyordu. Değildim, bir tek ona kızgın olamıyordum ama kırılıyordum çoğu zaman. O da bazen bencilce yalnızca kendi korkularını düşünüp, her şeyin ona göre şekillenmesini istiyordu.

"Ne fısırdaşıyorsunuz bakalım? Aba sen geç kaldın ya." Saate göz attım Mine'nin sözü üzerine ve telaşlanmış bir eda takınıp, ikisine de bir öpücük kondurdum.

"Doğru ben çıkayım hemen, iş yerinde yaparım kahvaltı." Odaya doğru hazırlanmak için bir adım attım ki Mine'nin sorusu üzerine aniden durmak zorunda kaldım.

"Babam nerede anne?" Annemin bana sunduğu kaygılı bakışlarına boynumu eğerek yanıt verdim. Bunun onda uyandırdığı anlamla Mine'ye döndü.

"Erken çıkmış kızım." Yalan söylemek zorunda olduğu için üzgündüm, lakin her şeyden çok istediğim bir şey varsa o da Mine'nin asla benim yaşadıklarımı yaşamaması ve okulunu bitirip, kendi hayatını kurmasıydı. Çünkü Mine benim kadar güçlü değildi, ezilirdi böylesi ağır yüklerin altında. Babam dün eve hiç gelmemişti, nerede kaldığını ise yalnızca annem önemsiyordu. Aslında ona artık baba bile demek istemeyecek kadar yabancılaşmış olmam benim suçum değildi. Dün attığı tokat ile kalbimin milyonlara ayrılmış parçalarından birini dahi hak etmiyordu artık. Üzerimi değişirken, ne yapacağımı düşünmeye başladım. Bugün izin günümdü ama evde geçirmek istemiyordum, üstelik sabahın köründe gelen mesaj oldukça canımı sıkmıştı. Tamer akşam beni yemeğe çıkaracağını ve çok önemli bir mevzu olduğunu vurguluyor reddetme gibi bir olanağım olmadığını üzerine basa basa belirtiyordu. Onu akşamki yemekte öldürmemek için deşarj olmalıydım. Beyaz tişörtümü ve siyah pantolonumu giydim. akşam tekrar eve uğramak istemediğimden beyaz gömleğimi de yanıma aldım, yemeğe giderken bu spor tişörtü çıkarıp, gömleği giyebilirdim. Hızla çantama sarılıp, kapıya yönelirken içeriye kısa bir göz gezdirdim.

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Where stories live. Discover now