Bölüm 27. KANAYAN HAYALLER

1.1K 106 26
                                    

O KADAR BÖLÜMDÜR SILA'YI OKUYORUZ YANİ SILA'NIN DUYGULARINI OKUYORUZ. SILA BİZE TÜM DUYGULARI YAŞATTI PEKİ BAKALIM OZAN'IN DUYGULARI NE KADAR DERİN, YA DA PLANLARI NELER? O ZAMAN BU BÖLÜM BİRA ZİNCİRLENMİŞ YAZARIMIZI OKUYALIM ...

Ozan'dan

Tam da şu vakitlerde çöküyor hasretin yüreğime,

Tam şu vakitlerde kuş olup uçasım geliyor,

Kanatlarımda sevdanın özgürlüğü,

Kursağımda yaşayamayacağımız hayaller...

Okuduğu kelimelerde gizlenen gerçeği anlamasına imkan yoktu elbette lakin mavilerini parıldatan yaşlar, o gerçeğin sızısını ruhuma, ucu çaresizliğin balçığıyla sıvanmış bir bıçakla kazıdı. Artık biliyordu ona aşkı anlatan Zincirlenmiş Yazar'ın ben olduğumu, keşke artık bilebilseydi ona verecek ne kadar az ömrüm olduğunu...

"Tüm yazdıklarımı bir gecede okumaya niyetlisin anladık da artık kendi kendimi kıskanmaya başlayacağım, Zincirlenmiş Yazar'ı benden daha çok seviyorsun." Yaşadığım her saniyeyi anlamlı kılan o gülümseyişini takındı sureti ve başını usulca çevirip, gözlerime, tüm duyguların kokteylinden oluşan puslu mavisiyle baktı. 

"Senden önce ona aşıktım ben, senden önce yine sana aşıktım yani..." Boğazıma takılan kelimeler, tırmanmak için çaba sarf ederken zihnimde bir çığlık patladı. Onu her gün biraz daha kendime bağlıyordum, ona her gün biraz daha bağlanıyordum. Hatta öyle bağlanmıştık ki kör kütük aşk düğümüydü ruhlarımız... Bunun tarafımca yaşayabileceğim en güzel şey olmasını bir yana bırakmak zorundaydım, zira bu bencillikti. Onun hayatına girmem, ona yıllarca kağıda döktüğüm aşkı son damlasına kadar vermem, onun aşkını kana kana içmem dudaklarından, sadece bencillikti. Onu ilk öptüğümde yaşıyorum demiştim, beni öptüğünde hayallerim özgür demişti. Onun hayallerini özgür bırakmış olabilirdim, zincirlenmiş bir yazar olarak, kendini kendine tutsak etmiş bir güzelin zincirlerini kırmış olabilirdim ama o gün geri dönmemeliydim. Ona dokunmamalıydım, onunla bir olup, cennetin kokusunu alırken, ensemdeki karanlığın nefesini hiçe saymamalıydım. Pişmanlık değildi bu, ruhum onunla yaşarken çürüyen bedenimin gazabıydı sadece bunları düşünmeme sebep.

"Ben.....ben senden öncemi bilmiyorum deniz gözlüm. " Gözlerini biran olsun gözlerimden ayırmadan, usulca bana doğru yanaştı. Saniyeler sonra dudaklarımda hissettiğim hayat, ciğerlerime dolan cennet kokusuyla bir bütün olup, bana tüm gerçeklerimi unutturdu. Ellerini yanaklarıma yerleştirip, sevgi dolu öpücüğüne tutkuyu işlediğinde bütün vücudum titredi. Elindeki kağıtları kenara bırakıp, bedenini tamamen bana doğru çevirirken dudaklarımdan sadece birkaç milim uzaklaştı. Arzusunu koyulaşan mavilerinden görebiliyordum. Beni böyle aşkla öperken, avuç içlerinde açan çiçeklerin kokusu tenime sinsin diye ellerini vücudumda gezdirirken onu reddetmek aklımın ucundan dahi geçemezdi. Ellerimi saçlarının arasında gezdirip, ensesinden kavrayarak verdiği nefesi çektim ciğerlerime ve o bedenini geriye doğru bırakırken yavaşça üzerine doğru eğildim. Ağırlığından kurtulduğumuz, tenimizi örten kumaş parçaları kenara savrulduğunda teninin sıcaklığında kavruldum. Bu belki de aşkımıza atacağımız son kör düğüm olabilirdi. Yüreğime kurduğum evin çatısından damlayan kan kırmızısı hayaller, umutlarımı çaresizlikle bozguna uğratsa da kanayan hayallerin feryatlarını bastıran, onun duyduğu hazla nefesine karışan nalelerdi.

***

Küçükken yurdun penceresinden gökyüzüne bakıp, Güneş'i yakından görebilmeyi isterdim. Yüzlerce insanın içindeki o koyu karanlığa inat, ayak bastıkları bu yer kabuğunu öyle güzel aydınlatıyordu ki onun koca bir alev topu olduğunu bilmeme rağmen ona dokunma arzumu tam da bu sebepten körüklüyordu. Parmaklarımı usulca, kollarım arasındaki sevdamın saçlarında gezdirdim. Güneş saçlarında... Aptalca olan çocukluk arzumu tam da şuan yerine getirdiğimi hissettim, Güneş'e dokunuyordum. Sıla benim güneşimdi. Yavaşça yanından sıyrılıp, doğrulduğumda elimle yüzümü sıvazladım. Her gün biraz daha mutlu olmamın yanı sıra her gün biraz daha güçsüzleştiğimi kabul etmeliydim. Sessizce ayaklanıp, elimi yüzümü yıkayarak açıldıktan sonra üzerimi giyindim. Tüm bunları yaparken onu uyandırmamış olmak lehimeydi ve hızlı bir şekilde evden ayrıldım. Adımlarımı elimden geldiğince hızlı tutsam da ara sıra dinlenmek yavaşladığım oldu. Uyandığında beni yanında görmemek canını sıkacaktı biliyordum ve ne kadar çabuk dönersem o kadar iyiydi. Neyse ki çizdiğim rotanın sonunda varacağım yer çok uzak değildi. Evin kapısına ulaşıp, adımlarımı duraksattığımda o tatlı anı hücum etti zihnime. Ellimi ağzına kaparken, ona iyice sokulup o cennet kokusunu derince soluduğum akşam, mavilerindeki tatlı heyecan, korkuyla çırpınan yüreğinin eseri olan hızlı nefesleri... Gülümseyişini unutmamak gerek, hayat öpücüğü gibi ruhumu canlandıran o gülümseyiş unutulur mu hiç. Anılarımdan sıyrılıp, birkaç kez kapıyı yumrukladım. Kapıyı beklenen kişi açınca tek kaşımı havalandırıp, içimden hiç gelmese de selam verdim. 

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Where stories live. Discover now