Bölüm 14:MİNE VE ALİ

1.3K 99 7
                                    

MİNE'DEN

Bir dönüm noktası olmalıydı hayatımızın, öyle bir dönüm noktası ki hayatımıza aslına aykırı renk  cümbüşünü taşıyan bir gökkuşağı doğmalıydı. Benim gökkuşağımın renkleri siyah ve ara ara koyu grilerden oluşuyordu. Tek bir renk vardı, kendi siyaha çalsa da benim gökkuşağımda renklenen ablam. Bana umut olmaya yemin etmiş, kendi hayatının düzen duvarlarını benim için baltalamaktan çekinmeyen ablam. Günlerdir gözyaşlarında boğulan ablama çare olabilmeyi ne çok isterdim ama bu aralar zaten ben dertten ibarettim. Babama yaptığı konuşmayı zihnimde nüksettikçe ölümcül bir acıyla sarsılıyordum. Canının ne çok yandığını tahminden öte bir duyguyla hissetmiştim. Karşımda ruh gibi duruşuna alışık değildim. Sabahın altısında uyanıp, üzerini giyinmiş ve yatağının üzerinde öylece oturuyordu.

"Bende seninle çıkacağım." Ağır ağır bana döndü deli bakışları, gözlerinin içinde dans eden soruya yanıt vermek için yanına yaklaştım.

"Çiçek gelecek bugün, onunla buluşacağım. Birde Elif ablaya pastanede yardım edeceğim biraz."

"İyi." Yanına oturup, yüzüne bakmaya başladım. Annem odaya gelmeye cesaret edemiyordu, sanki gelse ablamın canı daha az yanacakmış gibi bunu çok istiyordum ama gelemiyordu. Onun bu halini görmenin ıstırabına dayanamazdı biliyordum. Sessizce oturdum yanında, saat ilerledikçe sessizliğin o soğuk rüzgarıyla buz tuttu yüreklerimiz. Annem salonda, biz odada, babam ise nerede bilinmez. Neden ablama böyle davranıyordu? Ablam usulca saate baktı, hareketinden hemen anlayıp, ayaklandım. Birlikte koridoru geçip, ayakkabılarımızı giyerken annem boynu bükük bizi yolcu etti. Aslında dilinde ablama anlatmak istediği ne destanlar olduğunu anlıyordum. Yukarıya kadar beraber yürüdük ablamla, o çarşı yoluna saparken, ben pastane yoluna saptım. Yanından uzaklaştığımı hatta yanında yürüdüğümün bile farkında değilmiş gibiydi. Bir ara başımı çevirdiğimde o da bana bakıyordu. Pastane yolunu tuttuğumda hafif bir yağmur başladı. İnce ince yağıyor, sanki yaralarımızdan akan kanı minik damlarıyla daha da çoğaltıyordu. Pastaneye vardığımda Elif abla çoktan gelmişti. Hemen ona yardım etmeye koyuldum, işe gitmeden önce kahvaltı amaçlı pastaneye uğrayan müşterilerin yoğunluğunu atlatana kadar biraz zorlandım. Alışıktım aslında, geçen sene yaz tatilinde burada çalışmıştım ama çok yorulduğum için babam izin vermemişti devam etmeme. Belki de ablam babamın bu davranışını bile kıskanmıştı , "keşke beni de böyle düşünse" demişti. Aslında babam bana karşıda katıydı ama ablama daha değişik bir uzaklığı vardı. Sanki ona bakınca içinde bir yara sızlıyor gibi.

"Mine, canım müşteri geldi bakar mısın?"

"Tabi Elif ab-" Dönüp, gelen müşteriyi görünce konuşacağım kelimeler boğazıma dizildi. Elif ablaya baktım, siparişlerle ilgilendiğini görünce hızla masaya ilerledim.

"Senin ne işin var burada."

"Konuşmak istiyorum."

"Sen nereden öğrendin burada olduğumu?"

"Sürekli soru mu soracaksın, konuşmak istiyorum sadece."

"Burada olmaz, Elif abla ailemi tanıyor. Laf çıkmasını istemiyorum."

"Tamam, çıkıyorum. İleride bir park var orada bekleyeceğim." Başımı salladım, damarlarımda akan kanı hissediyordum şuan, oksijenin ciğerlerime doluşunu. Vücudumun tüm reaksiyonları sanki ağır çekime alınmış gibiydi, ruhumdan fışkıran sevi dışarıdaki yağmura tezat bir güneş açtırdı yüreğime gizlenmiş gökyüzümde. Duygularımın beni içine alan aşk esintili fırtınasından silkinerek kurtulmaya çalıştım.

"Elif abla, ben çıkabilir miyim? Zorlanacaksan kalayım ama arkadaşım gelmiş."

"Yok canım, çık sen. Çok teşekkür ederim önemli olan sabah saatleriydi."

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora