Bölüm 18:ZİNCİRLENMİŞ YAZAR

1.1K 102 18
                                    

"Kızım, uyan hadi güzel kızım" gözlerimi araladım fakat ya bir halüsinasyon görüyordum ya da uyanmamıştım . Babam beni böyle güzel uyandırmazdı ki. 

"Abla niye öyle bakıyorsun bana" Kendime geldiğimde karşımdakinin Mine olduğunu idrak edebildim. Artık uyanıkken de rüya görebilecek kadar çaresizlik boyutuna ulaştığıma göre bir akıl hastanesine yatırılmam an meselesiydi. Ansızın ayaklanıp, mutfağa doğru koştuğumda Mine yetişemedi. Annem dolap önünde kahvaltı hazırlığındaydı ve henüz beni görmemişken salona ilerledim, yatak odası derken Mine önümde belirdi.

"Abla, babam gitti." Gözlerim doldu ama ağlamayacaktım, artık gerçekten tüm acı sınırımı dün doldurmuştum. Mine'ye sarıldım ve omzuna doladığım elimle onu mutfağa yönlendirdim. Annem beni görünce ne yapacağını şaşırdı, eli ayağına dolaşırken gizlice yanaklarını siliyordu. Kahvaltıya oturduğumuzda beni izliyor, ben bakınca gözlerini kaçırıyordu. Tek kelime edemiyordum, aslında tek istediğim onun gözlerine bakabilmekti. Başkalarının söylemesiyle değil, onun gözlerinde görmek istiyordum kimsesizliğimi, babamın.

"Onu arayacak mısın?" Beklenmedik bu suale gülümsedim ama nasıl bir gülümseyiş. Yeryüzünün tüm acılarıyla bütünleşmiş manidar bir gülümseyiş.

"Bir zamanlar baban aradı, soyadını değiş-"

"Aramayacağım!" Yükselen sesime karşılık boynu bükük kaldı. Ne söyleyecek sözü kalmıştı ne de gözleriyle konuşacak hisleri.

"Benim annem sensin, Mine de kardeşim. Benim ikinizden başka aileye ihtiyacım yok." Daha fazla dayanamadı, hızla kalktı ve yanıma gelip, hıçkırıklar içinde sarıldı. Mine geri kalır mı, o da atladı üzerimize. Bu acıklı sevgi yumağından kurtulup, hızlıca hazırlandığımda Ozan'ın söylediklerini düşünüyordum. Aramayacağım demiştim ama neden en çok "istersen onu buluruz" kelimesi yankılanıyordu zihnimde? Güçlü olmalıydım, bu defa gerçekten güçlü olmalıydım. Yapacaklarımın ya da kararlarımın tasarısını en doğru şekilde yapmalıydım. Heyhat! Bu can çekişlerimin arasından ne kadar mümkün olurdu bilinmezdi. Kafamda milyonlarca sorunun döndüğü bir yol mesafesinin ardından mağazaya vardığımda ilk gördüğüm kişinin Suna olması sebepsizce iyi hissettirmişti. Hele de en samimi duygusallığıyla gelip, iyiliğimi sorması beni ona daha çok yakınlaştırıyordu. Bana yardım ederken aynı zamanda gülmem için saçma espriler ve fıkralara da başvurması beni arkadaş olarak önemsediğini vurguluyordu. Ben ise kıyafetleri düzeltmiyor sanki onlarla dans ediyordum, öyle ahenkli öyle ahesteydi hareketlerim.

"Sıla!" Sezen hanımın seslenişiyle irkildim, açıkçası halimi görüp bana kızacağından korktum. Çünkü hiçbir zaman iş yerinde özel hayata yer yoktu.

"Buyurun Sezen hanım."

"Biraz odama gelir misin?" Bedenimin içine ne kadar sinebilirsem o kadar sinerek yürüdüm. Suna'nın meraklı bakışlarını ve içimdeki ürkek şüpheyi de ardımda bırakmaya çalışarak odaya girdim.

"Otursana." Korkularımın aksine sesinin tınısı gayet sakin ve sevgi doluydu.

"Sezen hanım bir sorun mu var?"

"Hayır hayır, bir sorun yok canım sadece birkaç soru soracağım."

"Tabi, sorun."

"Soyadın Çelik öyle değil mi?"

"Evet."

"Babanın adı neydi canım?"

"Harun." Soruları cevaplıyordum lakin asıl sorular benim zihnimde dolanıyordu, neden bana ailemle ilgili sorular soruyordu, derken duymuş gibi cevapladı.

"Dosyanda birkaç eksik var onları tamamlayacağımda ondan bu sorular, tabi bazıları da merak işte. Annenin adı ne peki?" Sunduğum tebessüm soldu, yutkundum. Aslında içime akıttığım sinsi düşünceler beni anlık bir iç çekişe yöneltse de hemen toparlandım.

CENNETE BİR ADIM(tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin