25. BÖLÜM

28K 1.5K 97
                                    

          

Balım aynada ki görüntüsünü beğenen gözlerle süzdü. Üzerindeki toz pembe, omuzları açık elbise yere kadar uzanıyordu ve sımsıkı sardığı hatlarını ortaya seriyordu. Elinde tuttuğu gözlük şeklindeki tüylü maskeyi de gözüne taktığında içinde bulunduğu odanın kapısı açıldı.

                İçeriye uzun boylu atletik bir vücuda sahip bir adam girdi. Üzerinde siyah bir smokin ve yüzünde maske vardı. Balım içinden tıpkı masallarda ki gibi diye geçirmeden edemedi.

                Adam birkaç adımda odayı geçip yanına geldiğinde Balım kalbinin göğüs kafesine vurduğunu hissetti. Tanıdık koku burnuna çalınırken adam uzanıp elini tuttu. Boşta kalan eliyle Balım'ın yanağını okşarken gözlerini kapattığının farkında bile değildi Balım. Adam yavaşça elini kadının yüzünde ki maskeye doğru kaydırdı ve kibarca maskeyi çıkardı. Daha sonra da kendi yüzünde ki maskeye uzandı.

                Balım maskenin arkasındakinin kim olduğunu çok iyi biliyordu. Adamın yüzü yavaş yavaş açılırken beklediği kişiyle karşılaştığı için son derece memnundu. Gülen gözlerini adamın bakışlarına çevirdi. Adam Onur'dan başkası değildi ve bu Balım'ı deli gibi heyecanlandırmaya yetiyordu.

                Onur maskesini Balımın maskesine yaptığı gibi yere bıraktıktan sonra iki eliyle yanaklarını kavradı. Parmak uçları yanaklarını okşarken Balım kendini bulutların üzerinde hissediyordu.

                Uzun bakışmaların ardından adam yavaşça yüzünü Balım'a doğru yaklaştırdı ve Balım kapanan gözlerine engel olamıyor aslında bunu çok da önemsemiyordu. Onur yaklaştı yaklaştı ve yaklaştı. Dudakları buluştuğunda yer ayağının altından kaydı Balım'ın sanki bulutların üzerindeydi.

                Kısa bir sürü sonra yanlış giden bir şeyler olduğunu fark etti. Nefes alamıyordu. Hayır heyecandan değil. Gerçekten nefes alamıyordu. Ciğerleri bir yudum nefes için feryat ederken Balım yığılmak üzere olduğunu fark etti ve bir ses duydu aynı anda.

                "Aç gözlerini Balım..."

                Bir anda pembe elbise ve Onur'un onu saran elleri, dudakları kayboldu. Kocaman bir karanlığın içinde tek başınaydı ve üşüdüğünü hissetti. Havasız kalan vücudu onu daha fazla taşıyamadı ve yere çöküverdi. Hala kulaklarında tanıdık ses yankılanıyordu.

                "Balım lütfen... Aç gözlerini..."

                ***

                Adam bir kez daha Balım'ın dudaklarını aralayıp çaresizce hava üfledikten sonra elleri kadının göğüs kafesini buldu. Hem göğüs kafesine bastırıyor hem de var gücüyle bağırıyordu.

                "Balım Lütfen, lütfen ölme. Aç gözlerini güzelim... bak bana..."

                Bir kez daha eğilip ağzını kadının açık dudaklarına yapıştırıp var gücüyle üfledi ve geri çekildiğinde güçlü bir öksürük dalgasıyla sarsılmaya başlayan bedeni yan çevirdi. Ciğerlerine dolan havuz suyunu atmaya çalışan Balım yakıcı ve kısık nefesler almaya çalışırken başının ve kulaklarının zonkladığını hissediyordu. Arkasında ki adamın sesini duyuyor ancak sarsılan bedenini kontrol edemediği için ona geri dönemiyordu.

                "Şükürler olsun. Allahım şükürler olsun..."

                Artık nefesleri daha düzenli hale gelirken kendisini sırt üstü bıraktı Balım ve adamla göz göze geldi kollarını beline dolayıp Balım'ı yerden kaldırdı ve kucağına yatırdı. Boşta kalan eliyle ıslak saçlarını okşarken bağrına bastı kadını. Balım'ın ne itiraz edecek mecali ne de olayları idrak edecek gücü kalmıştı. Tek yaptığı gözlerini kapamak oldu. Arda'nın kollarının arasında ne kadar kaldığının farkında bile değildi.

BİR DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now