54.BÖLÜM

21.2K 1.3K 25
                                    

Onur bilincinin yerine kaçıncı defa gelip gittiğinin farkında değildi. Zorlukla gözlerini araladı ve içinde olduğu odayı bir kez daha taramaya çalıştı. Başında asılı duran serum poşetinden burasının bir hastane olduğunu anlayabiliyordu. Ancak burada ne işi olduğunu bir türlü hatırlayamıyordu.

Uyuşan beyni onu tekrar uykuya çağırırken elinden geldiği kadar direndi. Derin bir nefes alıp acıyan karın boşluğuna inat ciğerlerini temiz havayla doldurdu.

Acı bilincinin bir nebze olsun açık olmasına sebep oluyordu. Beynini zorladı. Neden burada olduğunu hatırlamaya çalıştı.

Günlerden neydi. Saat kaçtı. En son ne zaman yemek yemişti. Ve Balım...

Bütün düşünceler bir anda hücum etti beynine. Balımı en son gördüğü yer kanlar içindeki bedeni geldi gözünün önüne ve acıyla bir inilti koptu dudaklarından.

Bu gerçek olamazdı. Midesi bulandı ve oda sanki etrafında dönmeye başladı.

O dakikaya kadar kendinde olduğunun farkına varamadığı bir güçle serum kablosunu elinden söktü. Dirseklerini yatağa dayayıp vücudunun üst bölgesini kaldırmayı denedi ama başaramadı.

Birden aklına gelmişçesine iki eliyle yatağın yanlarını yokladı ve aradığı kumandayı yatağın sağ tarafında nihayet buldu. Tuşa basıp yatağı doğrulturken sabırsızdı.

Yatak istediği dikliğe ulaştığında üstündeki pikeyi attı ve yan dönerek ayaklarını aşağıya sarkıttı. Elleri hastane yatağında yavaşça ayağa kalktı.

Yaşadığı anın sıkıntısıyla gözünden akan bir kaç damla yaşı sol elinin tersiyle sildi ve diğer elini de yataktan çekip titreyen bacaklarının üzerinde durmayı denedi.

Dermansız bir kaç adımda kapıya ulaşabilmişti nihayet. Kapıyı açtığında koridordaki keskin ışıklar gözlerini yaktı. Karşıdan kendine doğru yaklaşan birini görüyordu. Ama kim olduğunu seçemedi.

Titreyen bacakları bu işkenceye bir som vermek istercesine kırılırken dudaklarından tek bir kelime döküldü.

"Balım..."

Soğuk zemine yapışan yüzünde bir ağrı hissetti ve bilinci kapandı.

***
Tekrar uyandığında artık odayı aydınlatan pencereden gelen gün ışığıydı. Zaman kavramı anlamını yitirirken odanın kapısı açıldı.

İçeriye giren Murat iyice yatağa yaklaşıp baş ucunda duran koltuğa oturdu.

Onur korkuyordu soru sormaya. Duymak istemediği şeyleri duymaktan deli gibi korkuyordu.

Murat sanki anlamıştı arkadaşının sessiz sorularını. Güven veren bakışlarla karşılık verdi ona.

"Balım iyi olacak merak etme."

Onur derin bir oh çekerken hemen atıldı.

"Beni ona götür."

"Acele etme. Doktorlar seni kontrol etmeye gelecekler. Önce ayağa kalkman için onlardan izin almamız gerekiyor."

"Bekleyemem o kadar."

"Beklemek zorundasın. Üç kaburgan kırık. İç kanamadan dolayı ameliyat oldun. Ve vücudunun her yeri çürük içinde. Kaç gündür neler yaşıyoruz biliyor musun sen? Dün neredeyse dikişlerin patlayacaktı. Çocuk değilsin sen. Yaptığın şeyin nelere mal olacağının farkında değil miydin? Beni kandırıp nasıl gidersin hala anlamıyorum. Ya sizi bulamasaydık."

Onur belki biraz mahcuptu ama yine olsa aynı şeyi yapmak için bir dakika bile düşünmezdi.

"Özür dilerim ama yine olsa yine yaparım."

BİR DİLİM AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin