29. BÖLÜM

27K 1.6K 26
                                    

           Sürpriz...
Kısa bir bölüm oldu ama içimden çok yazmak geldi.
Bu hafta sonu şehir dışında olacağım için yeni bölüm muhtemelen Cumartesi yerine Pazar gelecek. Bu da bir günlük gecikmenin telefisi olsun 💕
Keyifli okumalar ve oylar için teşekkürler 💕💕💕

Balım Pazar gazetelerinin magazin eklerinde en manşetten verilen haberin başlığını bir kez daha okudu.

                "YENİDEN BERABERLER."

                Sabahtan beri akıllı telefonundan girmediği site kalmamıştı. Hepsinde aynı haber çıkıyordu karşısına. Haberin devamı şu şekildeydi.

                "Geçtiğimiz gece yakın arkadaşı Gürkan UYAR'ın doğum gününe katılan yakışıklı iş adamı Onur YAMAN'ın yanında ki güzel gözlerden kaçmadı. Sosyetik güzel Zuhal AYDIN uzun zaman sonra objektiflere ilk defa yakalanırken mekana beraber gelen çiftin neşesi görülmeye değerdi. Akla acaba yeniden mi beraberler sorusunu getiren çift habercilerin sorularını cevapsız bıraktı.

Yıllar önce fırtınalı bir beraberlik yaşayan çiftin evlenmesi beklenirken bir anda ayrılması kafaları karıştırmıştı. Ayrılıktan sonra Amerika'ya yerleşen Zuhal AYDIN uzun süre ülkeye dönmedi. Onur YAMAN ise bu sürede büyük bir restoran zincirinin sahibi oldu. Belki de bu güzel çiftin içinde ki aşk yeniden alevlenmiştir. Ne dersiniz?"

Balım telefonu diğer kanepeye fırlatıp kendisi de oturduğu kanepeye uzandı. Kendisini çok sefil ve acınası hissediyordu. Ne kadar ayrı dünyalara ait olduklarını anlaması için Onur'un koluna girmiş ve gazetelere poz veren kadının fotoğrafını görmesi bile yetiyordu.

Kadın güzeldi... çok güzeldi...

Ve Balım yalnızdı... çok yalnızdı...

Kıbrıs'a hiç gitmeseydim belki böyle duygular hissetmezdim diye düşündü Balım. Öyle ya her şey Kıbrıs'da başlamamış mıydı? Geçirdikleri onca romantik an... Hepsini Balım mı hayal etmişti?

Sahilde dans ettikleri an geldi aklına. Neden yapmıştı bütün bunları. Üzmek içinse bunu çok iyi başarmıştı. Ve şimdi de eski sevgilisine geri dönüyordu. Arkasında kırık dökük bir Balım bırakarak.

                İlk tanıştıklarında böyle şeyler hissedeceksin deseler Balım gülüp geçerdi. Ama şimdi duygularının esiri olmuş kalbine söz geçiremiyordu. Yüreği için için yanarken tek yaptığı unutmaya ve görmemeye çalışmaktı.

                Kanepede ki telefonuna gelen mesaj sesiyle usulca yerinden doğruldu.

                "Yarın ki eğitimi iple çekiyorum..."

                Mesaj Denis'den geliyordu. On gün boyunca telekonferans yöntemiyle vereceği seminerin ilk günü yarındı. Üzerinde ki ölü toprağını atmak ümidiyle odasına geçip bir ders planı hazırlamaya koyuldu...

                ***

                Yamanların yalısında ki Pazar kahvaltısı ilk defa bu kadar gergindi. Kimsenin bir şey söylediği ya da konuştuğu yoktu. Ancak masanın bir köşesinde katlı duran gazetelerden herkesin olayı bildiğini tahmin edebiliyordu Onur.

                Nimet hanım çatalının ucuyla tabağında ki ıspanaklı böreği didiklerken Onur'da annesini seyrediyordu. Daha fazla bu sessizliğe katlanamayan Onur yumuşak bir sesle konuştu.

                "Anne..."

                Nimet hanım panikle başını kaldırırken dolu gözleri oğlununkilerle karşılaştı. Her an akacakmış gibi duran gözyaşlarını saklamaya gerek görmeden börek tabağına uzandı.

                "Biraz daha börek vereyim mi oğlum?"

                "Anne ben... Yani biz beraber değiliz. Haber doğru değil."

                Nimet Hanım elindeki tabağı yavaşça masaya bırakıp yerine oturdu. Artık ortamda ölüm gibi bir sessizlik hakimdi. Kimseden çıt çıkmıyor herkes Nimet Hanım'ın ne tepki vereceğine bakıyordu. Böyle uzayan saniyeler boyunca sessizliğini koruyan masanın diğer ucunda ki Hamdi Bey boğazını temizledi.

                "Biz senin kararlarına her daim saygılıyız oğlum."

                "Biliyorum baba. Ama böyle bir şey olsaydı ilk sizin haberiniz olurdu. Biz dün sadece karşılaştık."

                "Seni yeniden o halde görmek istemiyorum... Bunu yapan kim olursa onu mahvederim."

                Bir anda söylenen sözlerle herkes tekrar Nimet Hanıma döndüğünde hırsla böreğini kestiğini gördüler. Bir süre önündeki börekle cebelleşen kadın sonunda çatalını masaya bırakıp oğluna baktı.

                "Bunu bana yapma oğlum. Kimsenin canını yakmasına izin verme."

                Zuhal gittiğinde, her şey bittiğinde yani Onur darmadağın olmuştu. Yemiyor içmiyor konuşmuyordu. Sanki yaşaması ona bağlıydı ve o gidince Onur'da ölmüştü. Evet, o zaman hissettiği buydu. Kendisi bunları yaşarken onu sevenlerin neler hissedebileceğini hiç düşünmemişti.

                İşte o anların somut hali şuan karşısında, annesinin gözünden akan yaşlardaydı. Onlara bunu yaşatmaya hakkı yoktu.

                "Ben büyüdüm anne. Korktuğun gibi bir şey bir daha asla olmayacak. Lütfen rahat ol."

                Nimet hanım gözündeki yaşları eliyle silip tekrar kahvaltı tabağına döndü. Onur pantolonunun cebinde titreyen telefonunu çıkarıp masanın altında baktı. Zuhal'den bir mesaj geliyordu.

                "Ben sanırım büyük bir sorun çıkardım..."

                Onur cevap yazma gereği duymadan telefonunu tekrar cebine attı. Aklı ister istemez Balım'a kaydı. Dün gece onları görmüştü ve muhtemelen bu sabah haberleri de.

                Ne hissetmişti acaba... Üzülmüş müydü?

BİR DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now