52.BÖLÜM

20.7K 1.3K 44
                                    

Balım sırtını soğuk duvara dayamış beklerken umutsuzdu. Demir kapı bir kale gibi yan tarafında uzanırken zifiri karanlıkta kapının diğer yanında kendisi gibi yere çökmüş bekleyen Arda'yı görmeyi denedi.

Arda planını anlattığında Balım'a imkansız gelmişti ancak denemekten de başka çaresi yoktu. Ardayı kapının yanına kadar taşıyıp ışığı söndürmüş kendisi de kapının diğer yanına oturmuştu.

Şimdi aralarında uzayıp giden sessiz dakikalar çok şey anlatıyordu aslında. İkisi de bu planın işe yaramayacağını ve burdan asla çıkamayacaklarını bu sessizlikle birbirlerine itiraf ediyor gibiydiler.

Sessizliği ilk bozan Arda oldu.

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Sor..."

Arda bir süre derin düşüncelere daldı. Yaptıkları geldi aklına. Ne diyebilirdi ki bu kadına. Yaşattıklarından sonra bir şey sormaya hakkı yoktu kendi gözünde bile. Bu sebeple sesi beklediğinden de cılız çıktı.

"Bana hala kızgın mısın?"

Balım derin bir nefes aldı. Uzun zaman olmuştu Arda'ya olan öfkesi geçeli. Bu sorunun cevabını düşünmesine bile gerek yoktu.

"Hayır... Kızgın değilim."

Ardanın sesi kendi kendine söylenir gibi geliyordu artık.

"Ben böyle olsun istemedim..."

"Biliyorum..."

Arda başını duvara yaslayıp gözlerini kapattı. Geçmiş gözlerinin önünde dans ediyordu adeta. Paris'teki o yağmurlu akşam kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Bu kadını bir ömür sevebileceğini hissettiği ilk andı o. Sonra yanlış yola sapmıştı. Aklı karışmış hırsı aşkının önüne geçmişti. Ya da Arda öyle olduğunu sanmıştı. Pişmanlıktan kıvransada fayda etmemişti bir noktadan sonra.

"Zamanı geri alma şansım olsa seni asla bırakmazdım."

"Ama öyle bir şansın yok. Hepsini yaşadık ve bitti Arda."

"Burdan çıkabilirsek eğer..."

Ardanın sözleri duyulan ayak sesleriyle yarım kaldı. Geliyorlardı işte. Sesi fısıltı halini almıştı artık.

"Kapı açılır açılmaz fırla. Hiç arkana bakmadan koş. Sakın durma Balım. Sakın..."

Demir kapıda anahtar sesi duyuldu ve kapı gıcırdayarak açıldı. Kapıdan içeriye giren adamlarla beraber çok az ışık da dolmuştu. Balım bu ışıktan istifade edip adamların yanından hayalet gibi süzüldü ve dik beton merdivenleri mümkün olan en hızlı ve sessiz şekilde çıkmaya başladı.

Yaklaşık on basamak çıkmıştı ki arkasında  bir gürültü koptu. Boğuşma ve arbede seslerine adamların küfürleri karışıyordu. Ancak Balım'ın kafasının içindeki ses daha baskındı.

"Sakın durma Balım. Sakın arkana bakma..."

Merdivenler bittiğinde kendini bir açıklıkta buldu. Bunca zaman yerin altında olduğunu düşünmek ruhunu sıkmıştı. Burası adeta bir mezar bodrumdu.

Alacakaranlıkta yönünü tayin etmeye çalıştı. Çevresine bakındı ama hiç bir şey yoktu. Hiç düşünmeden direk koşmaya başladı. Nereye gittiğinin çok önemi yoktu. Önemli olan burdan uzaklaşmaktı.

***
Kapının açılıp da Balım'ın aralıktan süzüldüğünü gören Arda hemen harekete geçip içeriye giren çam yarmalarından birinin tepesine elindeki tahta sandalyeyi geçirdi. Sandalye parçaları gürültüyle zemine düşerken adamlar afallamış bir şekilde Arda'ya döndüler.

BİR DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now