28. BÖLÜM

28.5K 1.8K 86
                                    

          

Restoranın önüne park edip bir süre öylece bekledi Balım. Ve düşünceleri o yağmurlu akşama gitti. Bu kapıdan içeriye girmeye, terk edildiği yeri görmeye cesareti yoktu. Daha mekanın önünde beklemek bile tüylerinin diken diken olmasına sebep olmuştu.

                Bu gerçekten gereksiz bir görüşmeydi. Bunu yapmak için bir sebebi yoktu. Sırf ağlıyor diye onu terk eden adamın ayağına kadar gelmişti. Bu merhamet değildi. Düpedüz aptallıktı.

                Zaman kaybetmeden cep telefonunu çıkardı ve bir kısa mesaj yazdı.

                "Üzgünüm ama seninle tekrar yüz yüze gelmek istediğimi sanmıyorum. Lütfen beni arama."

                Motoru tekrar çalıştırıp gaza bastı ve hızla mekanın önünden uzaklaştı.

                ***

                Onur kadının ne yaptığına anlam verememişti. Belki de beni fark etti diye düşündü. Aralarındaki mesafeyi iyice açıp takibe devam ederken bunu neden yaptığını ya da kendisine neden engel olamadığını çok iyi biliyordu.

                Bunları sorgulamayı bırakalı çok olmuştu. Şuan yapmak istediği tek şey yanında olmak ve onu kucaklayıp kokusunu içene çekebilmekti.

                Sonra Kıbrıs da olanlar geldi aklına ve ister istemez direksiyonu tutan elleri kasıldı. Neden böyle olmuştu ki her şey çok güzel giderken. Görmemeyi tercih ederdi Onur ve bir aptal gibi hala onun yanında olabilmeyi. Bu düşüncelerle kararan duyguları yolunu değiştirmesine sebep oldu.

                ***

                Funda titreyen telefonunu bıkkın bir şekilde eline aldı. Gürkan akşamdan beri en az yirmi defa aramış ama hiçbir aramasına yanıt bulamamıştı. Bu sefer gelen bir arama değil mesajdı.

                "Müsabakadan çekilmen için son yedi gün. Tekrar bir uyarı olmayacak. Bir daha ki sefere yaşayacaklarından sorumlu değilim."

                Son bir aydır devam eden tacizler artık hat safhaya ulaşmıştı. Okulunun önüne kadar gelme terbiyesizliğini göstermişti adamlar. Yaklaşan Türkiye şampiyonasından çekilmesini istiyorlardı. En dişli rakibinin babası çok büyük bir iş adamıydı ve istese Funda'yı yerle bir edebilirdi. Ancak korkmuyordu Funda ve çekilmeyecekti.

                "Benden korktuğunuzu bu kadar belli etmeseydiniz keşke."

                Söylene söylene mesajı sildi ve telefonu sehpaya bıraktı. Tam bu sırada kapı açıldı ve yorgunluğu her halinden belli olan bir Balım içeriye girdi.

                ***

                Arda eve geldiğinde ayakta zor duruyordu. Zil zurna sarhoş olmuştu. Beklemiş beklemişti fakat Balım bir türlü gelmemişti.

                Yatağına oturup baş ucundaki çekmeceye uzandı. İçinden parçaları bantla yapıştırılmış bir fotoğraf çıkarıp çekmeceyi tekrar yerine itti. Balım'ın ışıl ışıl gülümseyen yüzü karşısındaydı. Ancak gerçek Balımla arasında aşılmaz mesafeler girmişti.

                Eski Balım olsa dayanamaz gelirdi. Ama şimdi gelmemişti. Onu aramamasını söylemişti. Acıyla sıkışan kalbini eliyle tuttu ve yatağına uzandı. Elindeki fotoğrafı göğsüne bastırıp uykuya dalarken mırıldandı.

                "Seni çok özledim..."

                ***

                Onur için geçen bir hafta eziyet gibiydi. Her akşam Balım'ın arabasıyla uzaklaşmasını odasının camından seyrediyor ve bunun haricinde onu göremiyordu. Sıkıntıyla nefesini bırakıp sandalyesinin arkasına astığı ceketini aldı ve odasından çıktı.

BİR DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now