40. BÖLÜM

31.7K 1.6K 54
                                    

Onur'un arabasında oturmuş hiç konuşmadan geceyi izliyorlardı. Yaşananlardan sonra Balım pelte gibi olan vücudunu ayakta tutamayacağını hissetmişti. Onur'un sıcak dudakları yüzünden uzaklaştığından yere yığılacak gibi olmuştu.

Şimdi böyle yan yana otururken Onur'a bakmamak için zor tutuyordu kendini.  Her şey nasılda bir anda oluvermişti. Kaçmak istemişti Balım o gece olanlardan ve bundan sonra olacaklardan. Ancak başaramamıştı.

Ne olurdu, ilişkileri nasıl yön bulurdu bilmiyordu ve artık bunu düşünmüyordu bile. Tek istediği yanında oturan adamla olmaktı. Elini tutsun hep yanında kalsın istiyordu. Yaşadığı hayal kırıklığı henüz yeniyken böyle bir ilişkiye başlamak için hazır olmadığını biliyordu. Ama gönül ferman dinlemiyordu işte.

Onur yavaşça başını yanında oturmuş, bulundukları tepeden şehri izleyen kadına çevirdi. Bütün dünyası olmuştu Balım son bir kaç ayda. O kadar zaman beklemişti ancak değmişti. Yanındaydı ve hep öyle kalacaktı. Kalbi ve duyguları coşkun dereler gibi ona doğru akarken yavaşça uzanıp elini tuttu.

"Daha iyi misin?"

Balım bacaklarının titremesinin artık durduğunu kalbinin biraz da olsa sakinleştiğini hissediyordu. Adamın elini tutan eline baktı. Başını elin sahibine çevirdiğinde içinde bir şeylerin koptuğunu hissetti. Işıklı gözleri gece karanlığında bile parlıyordu.

"Evet." diyebildi sadece kısık sesle. Restorana geri dönmemişlerdi. Balım en azından bir kaç gün insanlarla karşılaşmak istemiyordu. Semra kontrolün kendisinde olduğunu söyleyip göndermişti onları. Onur bir süre gözlerini Balım'dan alamadı. Sevmek diye bir şey varsa artık nasıl hissettirdiğinden çok emindi.

"Hep iyi ol."

Eli yavaşça saçlarına doğru giderken Balım'ın kalbi tekrar koşmaya başlamıştı bile.

"Sen iyi olunca, sen gülümseyince güneş doğuyor, sanki dünya aydınlanıyor."

Balım mahcup bir şekilde gözlerini kaçırdı.

"Benim hakkımda böyle hissettiğini bilmiyordum."

Onur elini kadının yüzünde gezdirdi. Yumuşak teni parmaklarının altında kayarken uzanıp alnına uzun bir öpücük kondurdu.

"Bilmediğin o kadar çok şey var ki..."

***
Yıldönümü etkinliği bitip herkes restorandan ayrıldığında gecenin üçü olmuştu. Semra bütün gece zor sabretmiş en sonunda herkes gittikten sonra odasına gidip bilgisayarını açmıştı.

Ekranın sağ üst köşesinde duran videoya tıkladı ve kendi hazırladığı video ekranı doldururken kapısı tıkladı. Gelen Tolga'ydı.

"Burada mıydın?"

Semra ekrana bakmaya devam ederken cevap vermedi. Tolga gelip sandalyenin arkasında durdu ve videoyu seyretmeye başladı.

"Video bu muydu?"

"Evet. Benim hazırladığım buydu en azından. Neler oluyor anlamıyorum. Olaylar nasıl bu hale geldi. Birisi bizimle uğraşıyor."

"Bunda senin bir suçun yok biliyorsun değil mi?"

"Bilmiyorum." Semra sandalyesine yaslanıp gözlerini kapattı. Tolga koltuğun arkasından uzanıp sevdiği kadının dudaklarına bir öpücük kondurdu.

"Senin suçun değildi. Onlar bunu halledebilirler."

"Umarım söylediğin gibi olur."

"Bence hallettiler bile. Sende takma kafana artık. Onur beyin sana güveni sonsuz hiç şüphe duymayacaktır. Hadi artık seni eve bırakayım."

BİR DİLİM AŞKWhere stories live. Discover now