#41

45.5K 4K 1.2K
                                    

İlham perilerime giden dualarınız fazla geldi galiba! 

Bölüm aslında çok daha erken gelecekti ama önüne geçemediğim bir şekilde iki gündür kafamda alakasız başka bir hikaye dönüyor, biraz notlar alıp araştırma yaparken kendi hikayelerimi aldattım biraz! İlham denen şeyin sağı solu belli olmuyor. Genç yetişkin türünde fantastik bişiler hücum etti – ne zaman sizinle paylaşırım Allah bilir de karaladım bir kenara bir şeyler. Bir konuda birden heyecan basınca başka bir şey yazmak zor oluyor. Affedin 😘


Taksiyi çağırdım.

Elektronik bilet. Telefonda. Pasaport. Cüzdanla birlikte sırt çantasının ön gözünde. Laptop. Sırt çantasının arka gözünde. E-kitap okuyucu da yanında. Telefonun şarj aletiyle, laptopun adaptörü bavulda. Bavul elimde.

Her şeyi fişten çektim. Muslukları sıkı sıkı kapattım. Kombi kapalı. Ocak kapalı. Camlar kapalı. Balkon kapısı kilitli.

Tamamdım. Tamam. Olabileceğim kadar tamam.

Eşikten bavulu atlatıp kapıyı üstten alttan ikişer kez kilitledim. Anahtarı sırt çantamın ön gözüne attıktan sonra asansörü çağırdım.

O an yanımda duran biri olsa kalbimin sesini duyabilirdi. Daha evden çıkmadan böyleysem... Oraya varınca ne olacaktım? Düşündükçe midem bulanıyordu.

Ben inene kadar arka sokaktaki durağın taksisi kapıya gelmişti bile. Orta yaşlı tombul şoför beni görünce indi arabadan, bagajı açtı. "Günaydın."

Bavulu çeke çeke adamın yanına yürüdüm. "Günaydın."

Adam bavulu elimden alıp bagaja yerleştirdi.

Ben arka koltuğa geçerken o da bagajı kapatıp sürücü koltuğuna oturdu yeniden. "Arkadaşlar havaalanı dediler. Yanlışlık olmasın. Atatürk değil mi?"

"Evet," dedim. "Atatürk."

Arabayı çalıştırdı. "Yolculuk nereye?"

"Amerika."

Dikiz aynasından bana baktı. "Oo. Uzunmuş yolunuz."

"Öyle."

"İş için mi?"

"Tatil için."

"Hangi şehir?"

"Los Angeles."

"Ne kadar sürüyor?"

"On üç saat kadar..."

Adam kafasını 'vay be' dercesine salladı ana caddeye çıkarken.

Yolculuğun geri kalanı sessiz geçti. Daha çok benim mendeburluğum nedeniyle. Sanki dakikalar sonra Jimmy'yi görecekmişim gibi hızlı atan kalbime bir de ateş basan yanaklarım eklenmişti. Bu gidişle Los Angeles'a gidemeden kalp krizi geçirecektim. Sakinleşmem gerekiyordu. Camdan akıp giden trafiğe bakarken derin derin nefesler alıp verdim ama bir işe yaramadı.

Havaalanına geldiğimizde, ödemeyi yaptıktan sonra adam da benimle birlikte inip bavulu çıkardı. "İyi yolculuklar."

"Teşekkür ederim. İyi günler."

"İyi günler."

Otomatik cam kapılardan geçip ilk güvenlik kontrolü için sıraya girdim. Eşyalarım güvenlik bandından geçerken telefonum çalmaya başladı. Boynumu uzatıp baktım plastik kabın içinde ağır ağır uzaklaşan telefona. Annemdi arayan. Tabii açamadım.

Metal dedektörden ötmeden geçmeyi başardım. Çıkardığım laptopumla e-kitap okuyucumu aceleyle yeniden sırt çantama yerleştirip montumu sırt çantamla vücudumun arasına sıkıştırdıktan sonra bir elime telefonu alıp bavulu çekmeye başladım. Bu kez ben aradım annemi.

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin