#49

56.7K 3.8K 893
                                    

Neden uyandım bilmiyorum.

Yüzüstü uyuyakalmıştım. Yanağım dümdüz olmuş, salyam da biraz elime akmıştı. Ağzımı toparlayıp doğrulacaktım ki görüş alanımı burnumun dibinde duran sabo terlikler ve tombik bilekler kapladı.

Nereden anladığımı bilmiyorum ama oldukça kızgın görünüyordu söz konusu bilekler. Beyin fonksiyonlarım henüz tam yerine gelemediğinden bu konuda ne yapacağıma karar veremedim.

O sırada yukarıdan "Bu yeni...*" dedi bileklerin çoktan sıkılmış sahibi. (*This is new)

Kafamı güçlükle kaldırdığımda boynum çıtladı, yüzüm ister istemez acıyla buruştu. Agatha'nın elleri belinde, onaylamayan bakışları üzerimdeydi.

"Merhaba,*" demekten başka bir şey gelmedi elimden. (*Hello)

"Merhaba," dedi.

'Açıklayabilirim,' diyesim geldi ama onun yerine "Uyuyakalmışız ," dedim.

"Belli oluyor,*" dedi. (*Apparently)

Tam o an solumda bir hareketlenme hissettim. Jimmy yanımda, bir kolunu başının altına yastık yapmış diğer kolu karnının üzerinde, sırtüstü yatıyordu. Akıllıca.

Ufak çaptaki gürültümüzle gözleri aralanmıştı. Önce bana sonra tepemizde dikilen Agatha'ya baktı.

"Sabah koşunu kaçırmış gibisin," dedi Agatha. (*I take it you missed your morning run)

Jimmy yattığı yerde yüzünü ovuşturdu. "Bu sabah adeta gün ışığından bir demetsin Agatha...*" (*This morning you are a ray of sunshine Agatha)

"Her zamanki halim!" Dağıttığımız salonda eline geçeni mutfağa taşımak üzere hareketlendi. "Ortalığın şu haline bak,*" diye söylenerek uzaklaştı. (*What a mess...)

Etrafa şöyle bir baktım ve sonuçları epey acılı oldu. Koltuktaki yastıklardan birini almış olmayı isterdim hiç değilse; ağrıyabileceğini bilmediğim yerlerim ağrıyordu!

Gerçekten iyi dağıtmıştık yalnız. Yerlerde yan yatmış boş bardaklar, birkaç tabak, nedense bir adet tuzluk ve ayağımın dibinde devrilmiş bir de buz kovası vardı. Sunum dosyasının sonuna gelmiştik. Ekranda siyah ekran, ekranın en tepesinde 'End of slide show, click to exit' yazıyordu.

Jimmy başını bana çevirdi. "Sen iyi misin?"

Anında sırtüstü yatıp yüzümü tavana çevirdim. Ne kadar korkunç görünüyordum kim bilir. "Evet." Yandan kaçamak bir bakış attım. "Sen?"

"Sanırım iyiyim. Sırtım tutulmuş ama en azından akşamdan kalma gibi hissetmiyorum..."

"Rakı hakkındaki en güzel şey." Doğrulmaya çalıştım ama başaramadım. "Nasıl uyuduk ki burada?"

Güldü. "Biraz dinlenmek istediğini söyleyip uzandın..."

Uzandığımı hatırlamıyordum. Göz ucuyla ona baktım. "Konuştuğumuzu hatırlıyorum..." derken devam edecektim ama edemedim; konuşmadan önce ne yaptığımızı hatırlamıştım çünkü! Kan hızla yüzüme hücum etti.

Jimmy'nin yüzünde fena bir gülümseme vardı. "Başka ne hatırlıyorsun?"

Yüzümü tamamen ona doğru çevirdim. "Hatırlıyorum,*" dedim. İnkar etmenin bir anlamı yoktu. (*I remember THAT)

"Güzel," dedi sırıtarak. "Bir an olmamış gibi davranacaksın sanmıştım. Senin yapabileceğin bir şeye benziyor da!*" (*I thought for a moment you'd pretend like it never happened. It's so like you!)

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙Where stories live. Discover now