#73

28K 3K 1.3K
                                    


Haftayı böylece kapatıyoruz canlar  

Sözümü tutamayacağımı iddia edenler olmuş, gözümden kaçmadı 😋


Pazartesi sabahı ofise giriş yaptığımda, çalışma arkadaşlarım New York ofisine geçeceğimi bir şekilde duymuş, muhtemel maaşımın Türk Lirası karşılığını hesaplamakla meşguldüler.

"Oo hadi iyisin"ler, "Bu da nereden çıktı?"lar, "Ne sinsisin, el altından ne işler çevirmişsin"ler birbirini kovaladı. Hepsini ustalıkla geçiştirdim; ne de olsa kariyerim her şeyden önemliydi benim için. Siz de pozisyon kovalasaydınız, sizin de olurdu!

Masama kurulduğumda, hiç uyumadan havaalanından direkt işe gelmiş olmak bu sefer depresif değildi. Mutlu olmanın verdiği sihirli güçler vardı; uykusuzluğu, fiziksel yorgunluğu bir kalemde silip atıveriyordun mesela! Güne başlama ritüeli olarak kahve aldım, emaillerimi kontrol ettim, sonra da işe koyuldum.

Ve buna benzer, aşşırı çalışmalı ama mutlu, enerjik günler birbirini tekrar etti. Sona yaklaşmış projelerimi bitirdim, gidişime kadar bitmesi mümkün olmayanları arkadaşlara devrettim. Jimmy söz verdiği üzere saçmalamadı; o bunalımlara girmeyince ben de girmemiş oldum.

Ufak veda turlarına çıktım bu arada. Aynı şehirde yaşayıp yıl olmuş görüşmediğim arkadaşlarımı gördüm. Ne var ki ev sahibime veda etmek hepsine veda etmekten daha zor oldu. Evden çıkacağımı öğrenince kendisi biraz homurdandı ama 'illa kal, n'olur kal' demeyi gururuna yediremediğinden beni ağustos sonu evi boşaltmak üzere azat etti sağ olsun.

Beyaz eşyalar ve mobilyalar için Esra bir depo ayarladı. Fazla bir şeyim de yoktu zaten. Kitaplarımı ve yanımda götürmeyeceğim kıyafetleri kutulayıp İzmir'e gönderdim. Arabayı mümkün olabilecek son ana kadar kullanmak istediğimden ilan vermeyi biraz geciktirdim.

Ağustos ortasına doğru tüm işlemlerim tamamlandı. Ağustos'un ikinci yarısı birikmiş bütün izinlerimi alacaktım; böylelikle eşyaları depoya kaldıracak, arabayı satacak, New York'a gitmeden önce kalan zamanımı da İzmir'de geçirecektim.

Ağustos'un ikinci cuması şirkette benim için ufak bir veda çayı düzenlediler. Hemen sokağın aşağısındaki börekçiden kıymalı kol böreği söyledik, ufak bir pasta kestik ve neredeyse üç yıldır çalıştığım ofisten, ilk kez bir iş günü akşam olmadan çıktım. Tam olarak ne beklediğimi bilmiyorum ama düşündüğümden kolay olmuştu. Gözyaşı filan yoktu. Cooper'la bu konuda fikir alışverişinde bulunmadıklarından, iş arkadaşlarım daha çok turistik bir geziye gittiğimi düşünüyorlardı ve "bizim için de gez", "gitmişken şunu şunu da yap" tarzı tavsiyeler verdiler uzun uzun.

Eve geldiğimde üzerimdekileri koltuklara fırlatmakta bir sakınca görmeyip en sevdiğim temizlik pijamalarımı giydikten sonra (bugün köşe bucak temizliği için iyi bir gündü!) koltuğuma çöktüm; önce halletmem gereken başka bir iş vardı zira. Zaman daralıyordu. Hiç istemesem de artık tek lüksüm, arabamla da vedalaşma zamanım gelmişti. Ucuna kadar beklemiştim ama iyi mi yapmıştım bilmiyorum; umarım iki haftada satılırdı araba!

Laptopumu kucaklayacaktım ki orta sehpanın üzerindeki telefonum titredi. Jimmy mesaj atmıştı.

Hey, ne yapıyorsun? Veda nasıldı? (Hey, what are you up to? How was the farewell?)

İyiydi. Şimdi evdeyim. Sonunda arabama da veda etmeye hazırım. İlan hazırlıyordum. Senden n'aber? (It was alright. I'm home now. I'm finally ready to bid farewell to my car too. Preparing an ad to sell it. What are you up to?)

Kapak Modeli 🌙Yarı Texting🌙Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang