0.5

19K 894 308
                                    

İyi okumalar ♥

Beren'in Anlatımı

Sonunda Mersin'e gelebilmiştik. O kadar yorgun ve bitkindim ki kendime gelmem için bir kaç gün sadece uyumam lazımdı. Birde yolculuğa bir daha Ömer ile asla çıkmamam lazımdı. İnsanın ömründen ömür götürürdü.

Yolculuk boyunca yaşadığımız en garip olaylardan birisi de kaplumbağa olayıydı. Yolda giderken aniden durduğunda ona baktım o ise arabadan inip yere oturdu ve gideceğimiz yoldan geçmekte olan kaplumbağ gördü. Onun yüzünden trafik katledilmişti.

Arkamızda ki arabaların korna basmasını umursamadan kaplumbağayı izliyordu. Arkamızda ki arabadan birisi inip öfkeyle kaplumbağayı aldı ve yolun az ilerisine koydu. Tabii Ömer ısrarla kaplumbağayı yerine geri koyup, 'bu onun başarısı olmalı, bizim değil sadece bekleyelim.' dedi ama sonra adamın ve başka insanların da isyanıyla kaplumbağayı yol kenarına bıraktık.

Tüm yol sadece kaplumbağadan bahsetti, çocukken onunda varmış kaplumbağası ve Ömer'i çok severmiş. Birlikte saklambaç ve kör ebe oynuyorlarmış... Allah'ım bu çocuk hiç normal değilmiş ki.

Ömer nihayet ezbere bildiğim sokak yoluna girdi, "Düz ilerle." dediğimde telefonundan yol boyunca elli kez dinlediğimiz The Struts - Body Talks şarkısını açtı.

"Ömer, kıs şunun sesini."

"Ya dur havamız olsun kızım."

Nihayet eve girdiğimizde Ömer de zorla müziği kapatmıştı. Arabadan inip bahçe kapısına baktım ve keyifle gülümsedim. Allah'ım sandığımdan daha da fazla özlemiştim burayı.

Ömer de yanıma gelip evin kapısına baktı, "Eee, girmeyecek miyiz? Kapıya bakman için gelmedik herhalde onca yolu."

Gülerek Ömer'e baktım, "Çok özlemişim." deyip iç çektim.

"Kapıyı mı?"

"Of Ömer!"

Ömer keyifle kıkırdadı, "Tamam, tamam. Hadi valizleri sonra indiririz. İçeri geç de hasret gider. Kurt gibi de açım ya, umarım çok yemek vardır."

"Merak etme vardır, vardır."

Kapıyı açıp içeriye girdiğimde bahçe avlusunda kimse yoktu. Evin rengi değişmişti beyaza boyanmış, yerde ki fayanslar bile değişmişti. Ağaçlar bile her zamankinden daha iyiydi.

"Geldi, geldi."

Kübra merdivenleri koşarak indi ve boynuma atlayarak bana sıkı sıkı sarıldı. Ben de sıkı bir şekilde ona sarılıyordum. Kübra yanaklarımı öperek, "Kız mavişim benim, ah güzelim. Nasıl özledim seni ya."

"Kübra öyle koşma bebek düşecek." Abim de merdivenleri inip gülümseyerek bana doğru geldiğinde irileşen gözlerim ile bir abime bir de Kübra'ya baktım.

Abim bana sarıldığında tüm şaşkınlığım ile çığlık çığlığa Kübra'ya yeniden sarıldım.

"Ya, Yusuf ağzın hep boşa çalışıyor. Ben söyleyecektim." deyip abime kızarken Kübra'nın karnına elimi koydum.

"Kaç aylık?"

"Henüz bir aylık biz de geçen hafta öğrendik. Sen gelene kadar da söylemedik. Yani ben süpriz yapacaktım da Yusuf sağ olsun."

Abime yeniden baktığımda bir hayli kilo almıştı ve yüzü eskisine göre daha iyiydi, içten bir gülümsemesi vardı boş değil anlam yüklü bakıyordu.

Abi kardeş olabilmek için ikimizde çok çaba sarf etmiştik. Çok yorulmuştuk, bir yanım ona ne kadar kızgınsa bir diğer yanım onu çok seviyordu.

Büyük Patron 2Where stories live. Discover now