Bölüm 5 "Küçük Aksilikler"

515 26 3
                                    

"Sezen Hanım ben röportajı check etmek için aramıştım. Bugün saat 10:00'da geleceksiniz değil mi?"

Ay bak bak 'check' edecekmiş.

"Evet. Soruların içeriğiyle ilgili yolladığınız mail elime ulaştı yalnız değiştirmek istediğim ufak tefek şeyler var. Oraya geldiğimizde konuşuruz olur mu?"

"Şey yalnız benim değişikliklerle ilgili rapor yazmam lazım. Acaba mail olarak yollayamaz mısınız?"

Böyle bir tepkiyi bekliyordum. Yalandan sesimi sinirli bir tona ayarladım.

"Pardon isim neydi sizin?"

"Işıl... Işıl Kandemir."

"Bana bakın Işıl Hanım siz kimle konuştuğunuzun farkında mısınız? Sizce ben size rapor yazacak kadar boş muyum? Zaten işim başımdan aşkın. İstemiyorsanız biz başka dergilerle görüşelim."

Kız için biraz üzgündüm sonuçta bu işin sonunda azar yiyecekti ama. Yapacak bir şey yok Işıl, üzgünüm.
Kız telaşla özür dileyip kabul edince telefonu kapattım. Ön ce lik le. Geçen akşam onlara gittiğimde hepsinin telefonlarında onlara çaktırmadan ufak oynamalar yapmıştım. Evet artık bilgisayarımdan telefonlarını kontrol edebiliyordum. Bu tarz işler benim için çocuk oyuncağıydı. Lisans ve yüksek lisansımı bilgisayar ve programlama üzerine Japonya'da yapmıştım. Tabii o zamanlar amacım hacker olmak falan değildi ama amaca giden yolda her şey mübahtı.
Bütün hepsinin alarmlarını kapatmıştım. İlk amacım röportaja geç gitmelerini sağlamaktı. İkincisi ise son anda yapılan 'sözlü' değişiklerle röportajda onları sıkıştıracak sonra da sorumluluk kabul etmeyecektim.
Tam tahmin ettiğim gibi yetişmek için ucu ucuna evlerine gittiğimde kapıyı kimse açmadı. Ben de evin önünde bir 15 dakika 'istemeden' bekledikten sonra telefon etmeye başladım. Ama ne hikmetse(!) hepsinin telefonu sessizdeydi. Her birini en az 5 kere aradığımda artık röportaja sadece 25 dakika kalmıştı. Ve bizim buradan röportajın olacağı yere gitmemiz bu trafikte en az 40 dakika sürerdi. En sonunda kapıyı çalmaya başladım. Zaten geç kalmıştık artık. Hakan kapıyı uykulu gözlerle açıp karşısında beni görünce bir an şaşırdı.
Sahte bir sinirle onu itip içeri geçtim.

"Nerdesiniz siz Allah aşkına? Ağaç oldum kapıda. Geç kaldık işte!"

Hakan anlamaz bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Saat diyorum kaç oldu diyorum alo??" Elimi yüzünün önünde sallayınca kaşlarını çatıp arkasındaki duvar saatine baktı. Saat 9:45'ti. Şokla açılmış ağzını kapatmadan tekrar bana baktı.

"Ama nasıl olur? Alarm?"

"Valla orasını ben bilemeyeceğim."

O sırada Can da gürültüyü duymuş olacak ki kalkıp gelmişti.

"Ne oluyor ya be bu gürültü?"

"Afedersiniz güzellik uykunuzdan uyandırdım ama işimi yapmaya çalışıyorum. Anlamıyorum ki hepiniz nasıl uyuyakaldınız?"

Alican da kafasına çektiği göz bandı ve hala açamadığı gözleriyle salona gelmiş uyukluyordu.

"Sen niye aramadın peki bizi?"

Dedi Hakan sinirli bir şekilde.

"Sen?" Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda "Siz" diye düzeltti kinayeli bir şekilde.

Can hala ne olduğunu anlamıyordu ki telefonunu açıp baktı ve şaşkınlıktan küçük dilini yuttu.

"8 cevapsız arama mı???"

"Evet hepinizi en az o kadar aradım. Hep mi bu kadar profesyonelsiniz yoksa bana özgü mü?"

Kibirle çenemi yukarı kaldırdım. Normalde bu kadar azarlamayacaktım ama Hakan'ın tutumu sinirimi kaldırmıştı.

Menajerimin Sorunu Ne?Where stories live. Discover now