Bölüm 27 "İhtimallerin Heyecanı"

274 18 0
                                    

"Karanlıkta gürlüyor şelale
Bilen bile, bilemez beni
Konuşmadıklarımız da gerçek değil mi?
İhtimallerin heyecanına üzülüyorum, ihtimallerin
Sırtımı verdim resimlere
Anılar telefonda duruyorlar
Peşimi bırakmıyor yükselişlerin
Her şey benimle ilgili değil ki
İhtimallerin heyecanına üzülüyorum
İhtimallerin heyecanına üzülüyorum
Kaybolmak işten değil ellerimde
Zeminler kıpırdıyor yerlerinde
Kendimce bi' olayların içindeyim, içinizde
Ve, ihtimallerin heyecanına üzülüyorum
İhtimallerin heyecanına üzülüyorum"


"Ne demek karşısına çıkmaya karar verdim Sezen delirdin mi?"

"Hayır delirmedim aksine aklım yeni yeni başıma geliyor."

Elime aldığım elmadan küçük bir dilim kesip ağzıma attım. Başka bir dilim daha kesip Alican'a uzattığımda ağzını açmış bir bana bir uzattığım elmaya bakıyordu.

"O da sana kucak açacaktı öyle mi? Adam senin adını duyunca yüzünü karartıp ortamı terk ediyor."

"O ne demek? Alican? Sen görüşüyor musun Hakan'la?"

Alican büyük bir pot kırmış gibi ağzından bir küfür kaçırdı.

"Şey ben... Evet yani arada bir."

"İnanamıyorum sana Alican! Bana bunu nasıl söylemezsin?"

"Ya nasıl söyleseydim? Sen ondan farklı mısın sanki? Bırak adını anmayı onu hatırlatacak bir şey olsa hemen gözlerin doluyor."

Aynı şimdi olduğu gibi. Ama elimde değildi ne yapsaydım? Burnumu çekip bir iki saniye sakinleşmeye çalıştım.

"Lilicanım... Liloşum..."

Yalvarır tonda söylediklerimle Alican asla olmaz der gibi benden uzağa kaçıp ellerini sallamaya başladı. Yerimden kalkıp peşinden giderek ona yavru kedi bakışları atmaya başladım.

"Lütfen lütfen lütfen Alican! Sen de biliyorsun bizi görüştürmen lazım!"

"Bu sefer beni sahiden siler Sezen. Anlamıyor musun? Zaten zar zor arada yüzünü görüyorum. Olmaz. Yapamam."

Kesin bir dille reddetmesinin hiçbir anlamı yoktu. Karşısına çıkacaktım. Unutamamıştı işte beni biliyordum. Bu kadar ayrı kalmak yetmez miydi? Beni affetmesi için küçük bir ihtimal dahi olsa uğraşacaktım. Sonuna kadar.

"Alican senin yaptığın ortaya çıkmadan ayarlarız. Lütfen ya! Görmüyor musun şu halimi? Nolur ya lütfen."

Yüzüme acır gibi bakmasını umursamadan yalvarmaya devam ettim. En sonunda dayanamayıp kabul etti. Arada bir gittikleri bir karaoke bar varmış. İkisi buluşunca benim de sonradan mekana gitmeme ve tesadüfen karşılaşmamıza karar verdik. Ben sanki aylardır Alican'la hiç görüşmüyormuşum gibi yapacaktım. Böylece Hakan ona kızamayacaktı. Planımız işe yarayacak mı bilemiyorum ama ne olursa olsun onu geri kazanacağım.

...

"Bu nasıl?"

Aynanın karşısına bu sefer de yeşil bir elbiseyle geçmiş Aslı'ya göstermek için sağını solunu çekiştiriyordum. Aslı en sonunda yatağa kendini atarak isyan bayrağını çekti.

"Ya bu da güzel işte Ayşe. Böyle gidersen adamlar evlerine gidecek bak. Seç işte birini."

"Ama Aslı çok özensizsin. 10 ay sonra ilk defa görecek beni öyle güzel olmalıyım ki aklı başından gitmeli! Ama çok da abartamam ki normal görünsün."

Üzerime tuttuğum kırmızı elbiseyle aklım bir anda aylar öncesine gitti. Kutlama yaptığımız yemeğin sonunda benim sarhoş oluşum, beni yatağıma yatırışı, ben kusarken saçlarımı tutuşu, makyajımı nazikçe silişi, onu öpmeye çalışışım... Kafamı hafifçe sallayarak günümüze döndüğümde yüzümde engel olamadığım bir gülümseme vardı. Aynada kendime son bir kez baktığımda kararımı verdiğimi biliyordum. Bu kırmızı elbiseyi giyecektim.

Elbisenin kumaşı da o gün giydiğim elbiseye benzediği için bu elbiseyi seçmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elbisenin kumaşı da o gün giydiğim elbiseye benzediği için bu elbiseyi seçmiştim. Belki onun da aklına o günlerimizi getirebilirdim. Saçlarımı dalgalandırıp açık bıraktım. O günden sonra uzayan saçlarımı görsün istiyordum. Artık boyamadığım sarı saçlarımı uzun haliyle hiç görmemişti. Sadece o gün, kısa kestirdiğim halini görmüştü. Bunun da ona lise zamanlarımızı hatırlatmasını diledim. Hafif bir makyaj yapıp sadece kırmızı rujumun patlamasını sağladım. Üzerime bir hırka alıp salona çıktığımda Aslı bana gülümseyerek bakıyordu.

"Çok güzel olmuşsun arkadaşım..."

"Teşekkür ederim..." gidip sarıldım. Ağladım ağlayacaktım ama tuttum kendimi.

"Aslı benimle gelmenin iyi bir fikir olduğuna emin miyiz?"

Benden biraz ayrılıp o da gözlerini sildi.

"Yani... Aynı lisede olduğumuzu Hakan biliyor ama biz gerçekten liseden tanışmıyoruz ki. İş yerinde tanıştığımızı pek tabii söyleyebiliriz."

"Tamam o zaman... Hadi çıkalım. Onlar bara gideli nerdeyse iki saat olacak. Kalkmadan yetişelim."

Evden çıkarken derin bir nefes çektim içime. İşte Hakan'ı geri kazanma savaşım başlıyordu. Çok zor olacaktı. Beni istemeyecekti, kabul etmeyecekti. Benim o tanıdığım kibar, beni kırmaktan korkan Hakan olmayacaktı karşımdaki biliyordum. Ama bir ihtimal vardı ya, sonunda bana geri dönecekti. Belki bir ihtimal... Sesini uzaktan duymak zorunda kalmayacaktım. Belki hoşuma gitmeyen şeyler söyleyecekti ama bana söyleyecekti.

Bana yazdığını düşündüğüm bütün o şarkıları sorabilecektim ona. Ben seni terk etmedim ki, seni sevmekten hiç vazgeçmedim ki diyecektim. Bak hala burdasın, tam şuramda diyecektim. Bir ihtimal ben de onun kalbindeyimdir hala. Bir ihtimal... İnanması bile kalbimdeki ölü serçeyi canlandırmaya yetecek olan o ihtimal. Kızsındı, bağırsındır, süründürsündü ama en sonunda... Affetsindi. O burnumdan, avuç içimden öpen dudakları bir kere daha bana değsindi. Bir ihtimaldi ya... Bir ihtimal.

Bölüm Sonu

Menajerimin Sorunu Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin