Bölüm 20 "Bir Gözyaşı, Bir Gülüş"

383 26 2
                                    

Kendime bir söz verdim. Tam şu an. Artık kaçmayacağım. Önce ülkemden, arkadaşlarımdan kaçtım. Sonra insanlarla insanca bağlar kurmaktan kaçtım. En çok da kendimden kaçtım, bir türlü kaçıp saklanamadığım kendimden. Elimde ne vardı peki? Hiç. Koca bir hiç. Şimdi de Hakan'dan kaçıyordum işte. Onu sevmekten, onun beni sevmesinden, incinmekten, incitmekten. Hem deli gibi korkuyor hem de arkama bile bakmadan kaçıyordum. Bizden, geçirebileceğimiz mutlu anlardan, ve evet kalp kırıklarından.

Biraz bencil olsam ne olurdu? Sadece birazcık zamanını alsam? Hayatının birkaç günü, belki haftası belki de birkaç ayını çalsam? Çok mu kötü biri yapardı bu beni? Kötü biri olma sınırını çoktan geçmemiş miydim zaten? Birazcık da aşk için kötülük yapsam ne olurdu?
Buğulanan banyo camından belli belirsiz gördüğüm yüzüme bakıp kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Son 3 gündür Hakan'dan olabildiğince uzak duruyor, soğuk davranmaya, göz göze bile gelmemeye çalışıyordum. Onun canını nasıl yaktığımı, yanlış bir şey mi yaptım acaba düşüncesiyle nasıl kıvrandığını görüyor, görmemiş gibi yapıyordum. Ama vermiştim kararımı işte. Artık kaçmayacaktım. Evet evet, sadece üç ay. Sadece üç ay mutlu olacaktım onunla. Sonra mı? Sonrasını bilmiyordum. Artık kendimi akışa bırakacaktım. Verdiğim kararla omuzlarımdan çok ağır bir yük kalkmış gibi rahatlamıştım. Bornozumun yakasını düzeltip kendimden emin bir şekilde banyodan dışarı çıktım.
...

"Oh be nihayet yeni albümün çıkış tarihi netleşti artık!"

Alican kendini attığı koltukta iyice yayılarak kocaman gülümsüyordu.

"Fazla sevinme bence haziranda albüm çıkana kadar tanıtım için o program senin, bu röportaj benim dolaşacağız." dedi Can oturduğu tekli koltukta ciddi bir ifadeyle.

Hakan son birkaç gündür olduğu gibi bedenen burda ama zihin olarak bambaşka bir yerde olduğu için sessizliğini korudu.
Ellerimi çırparak neşeli bir sesle hafif bağırarak konuştum

"Ee en sevdiğim rock grubu üyeleri, ne dersiniz bir kutlamaya?"

Alican bana tezahürat ederken Can biraz şaşırmışa benziyordu. Gün geçtikçe benimle aynı odada bulunmaktan daha az rahatsız olduğunu anlıyordum.

"Sevgili patronum ne der acaba bu teklifime?" diye Can'a sordum.
Bu sevgi dolu yaklaşımıma biraz şaşırsa da gülümsemesini engelleyemeyerek kafasını olumlu anlamda salladı.
Alican'la ikimiz aynı anda sevindik.

"Ne yapalım peki?" hala az önceki gibi sırıtarak sordu Can.

Ellerimi havaya kaldırarak "Patronum ne derse o!" dedim.

Can'ın keyfi iyice yerine gelmiş gibiydi. Ona olan nefretimi de unutmaya karar vermiştim. Buradan ayrıldığımda hiçbiriyle problemim olsun istemiyordum. Hakan'ın olanlardan haberi yoksa Can'ın da yok demekti. Aramızda geçenleri herkese anlatanın hala Can olma ihtimali vardı ama olayların benim intiharıma kadar gideceğini düşündüğünü sanmıyordum. Ne olduysa olmuştu. Her şeyi geçmişte bırakmaya karar vermiştim. Hatta bana ve Hakan'a yalan söyleyen ablam Bihter'e bile kızmıyordum. Bu olay benim için kapanmıştı.

Can biraz düşündükten sonra "İçmeye gidelim bari" deyip omuz silkti.
Alican buna ıslık çalarak cevap verirken ben kahkaha atmakla yetindim. Hakan sanki biri onu dürtmüş gibi kendine gelip bakışlarını bana ve gülüşüme sabitledi. Gülüşüm bir anda donarken gözlerimi kaçırdım. Ama kararlıydım bugün onunla konuşacaktım.

...

"Hadi bir bardak daha!" deyip Can'a gaz verirken alkolün de etkisiyle kahkaha atıyordum.

"Yeter artık Sezen gelme üstüme" deyip elleriyle pes der gibi işaret yaptı.
Yalancıktan dudağımı sarkıtıp üzülmüş gibi yaptım.
Alican çoktan sızmış kafasını masaya dayamış uyuyordu. Hakan ise genelde sessizce bana ve Can'a bakarak içiyordu. Çok içiyordu. Alışkın olmadığı için biraz korkuyordum ama kendim de cesaret toplamak için hızlı gittiğimden bir şey diyemiyordum. Can ise her zamanki gibi temkinliydi.

Menajerimin Sorunu Ne?Where stories live. Discover now