Bölüm 22 "Sevmediğim Birinin Gözleri"

367 20 5
                                    

Gözleri örnek olması açısından koydum.
*

"Güzelim hızlıca bas pedala ben tutuyorum zaten seni."

Hakan'ın gittikçe tükenen sabrının farkındaydım ama korkuyordum işte ne yapayım? Çocukken öğrenip de düşsem tamam ama çok yüksekti bu bisiklet kesin bir yerimi kıracaktım. Bir kez daha pedala abandım ama ikinci ayağımı koyamadan yan yattım. Hakan beni yine tuttu.

"Hakan olmuyor işte zorlamayalım lütfen."

Suratımın düştüğünü görünce onun da omuzları düştü. Benim için bu kadar uğraşmıştı. Hemen pes edemezdim.

"Azıcık mola verelim sonra yine başlarız olur mu öğretmenim?" dedim sevimli olduğunu düşündüğüm bir yüz ifadesiyle. Hemen onun da keyfi yerine geldi. Bisikletten inmeme yardımcı oldu. Elini elime kenetleyince bir ağaç gölgesinin altına gidip oturduk.

"Üşüdün mü sen?"

Kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. 'Yoo' diyecek oldum ama "Üşüdün üşüdün" deyip iyice ona sokulmamı sağladı. Gülümsedim. Başımı çevirip boynunu öptüm. Hemen yüzünü çevirip çok yanlış bir şey yapmışım gibi yüzüme baktı. Ben de sırıtıp dudağına hızlı bir öpücük kondurdum.

"Hakaaan..."

"Efendiim?" dedi taklidimi yaparak.

"Benim popom acıyor." dedim dudak bükerek.

"Kendini çok sıkıyorsun da ondan."

"Gülme ya! Valla çok acıyor."

"Sızlanma sızlanma bir iki kere pedalı çevirmeye başladın bile bugün olacak bu iş."

"Tamam öğretmenim."

Gülümseyip boynuna bir öpücük daha kondurdum. Tek eliyle çenemi tutup dudağıma eğildi. Yavaşça öpmeye başladı. Çenemi okşayan eli, kokusu, dudaklarıma değen yumuşacık dudakları içimde bir çikolata şelalesi akmasına neden oluyordu. Yoğun, tatlı, sıcacık. Nazik öpüşüne ben de aynı yavaşlıkla cevap veriyordum. Çenemdeki eli yavaşça boynumu buldu. İçim titreyip burnumdan titrek bir nefes aldım. Hissetmiş olacak ki elini boynumdan aşağı kaydırmadan önce bir süre oyalandı. Dudaklarını dudaklarımdan çektiğinde şekeri elinden alınmış çocuk gibi sızlandım. Bu halime gülümseyip dudağıma bir öpücük daha kondurdu. Gözlerini gözlerime dikip ta içine bakıyordu. Sanki benden bir şey istiyor gibiydi. Bir hareket? Bir onay? Daha ileri gitmek için bir izin? İstediğini ona vermek için hiç zaman kaybetmedim.

Uzanıp dudaklarını bir öncekinden biraz daha şehvetli bir şekilde öptüm. Tadı o kadar güzeldi ki... Saatlerce öpebilirdim. Ferah kokusu burnumda, dudakları dudaklarımdaydı. Bu sefer elini baldırıma koyup okşamaya başladı. Nefeslerim sıklaşmış, burnumdan aldığım nefes sanki bana yetmez olmuştu. İstemsizce öpüşümüzü harladım. Elini yavaşça kapüşonlumun altından belime çıkardı. Hafif üşümüş eli sıcacık belime değince titredim. O da bundan istifade ederek dilini ağzımın içine itti. Kalbimdeki serçenin artık dayanacak gücü kalmamıştı sanki. Karnım kasılıp duruyordu. Belimdeki elini sıktı. Hafifçe inledim. Dudaklarımızı ayırıp alnını alnıma dayadı.

"Sezen..."

Belli belirsiz fısıltısına mırıltıyla cevap verdim. Yüzümden biraz uzaklaşıp gözlerime baktı. Sonra burnumun ucuna bir öpücük kondurup gülümsedi. Ben de gülümseyip gamzesini öptüm koklayarak.

"Senin parfüme alerjin yok mu?  Niye bu kadar güzel kokuyorsun?"

"Onu da mı biliyorsun?" dedi hafif şaşırarak.

Menajerimin Sorunu Ne?Where stories live. Discover now