Bölüm 10 "Geçmiş"

409 25 2
                                    

Son birkaç haftayı Hakan'dan kaçmaya çalışarak geçirmiştim. Mümkün olduğunca az konuşuyor, stüdyodan gelince hemen odama kaçıyordum. Bu sırada geçen ay güç bela kaydettikleri şarkıyı tam da Can şarkıyı oynatırken uzaktan bilgisayarı kontrol ederek silmiştim ve tüm suç Can'ın üstüne kalmıştı. Prodüktörün şarkıyı yedeklediği dosyaları da tabii ki silmiştim ve şarkı uçup gitmişti. Herkesin iyice sinirleri bozulmuştu.
Ben ise bu yaptıklarımdan birazcık vicdan yapmaya başlamıştım. Hakan'la Can hiç umrumda değildi ama Alican... Alican'la iyice abla kardeş gibi olmuştuk. Birlikte kitaplar üzerine tartışıyor, müzik dinliyor, geçmişten bahsediyorduk. Ben tabii ki geçmişimi üstü kapalı anlatıyordum ama Japonya anılarımı kimse bilmediği için genelde onlardan bahsediyordum.
Akşam yemeği yenildikten sonra duş alıp odama geçmiştim. Canım süt istediği için mutfağa geçtim. İçerisi loştu. Boydan boya cam olan duvardan sızan ay ışığı odayı aydınlatıyordu. Dolabı açıp bardağa sütümü doldurmuştum ki tekli koktuğa çökmüş olan Can'ı fark ettim. Başını ellerinin arasına almış, omuzları çökmüştü. Aslında hiç bulaşmayıp odama dönecektim ama beni fark edip bakışlarını bana çevirdi. Yanına gidip uzun koltuğa oturdum.

"İyi misin?"

Cevap vermeyip sadece başını salladı.

"Sana da süt koymamı ister misin?"

Yüzüme ne olduğunu anlamadığım bir bakış attı ve "Evet, teşekkürler" dedi.

Kalkıp ona da süt koydum ve uzatıp tekrar yerime oturdum.

"Ne oldu?"

Bir süre daha sessiz kaldı ve sonra bana bakmadan anlatmaya başladı.

"Ben... Ben sadece... O kadar çok uğraştım ki şu an olduğum yere gelmek için. Yani grubu topladım, Hakan başta o kadar karşı çıktı ki. Onu ikna ettim. Alican'ın sorumsuzluğuyla uğraştım. Çünkü sadece o ikisiyle böyle bir kimya tutturabileceğimizi biliyordum. Gecemi gündüzüme kattım..."

Sütünden bir yudum alıp başını iki yana salladı.

"Ama ne olduysa başarıyı yakalayıp ünlenmeye başladığımızda oldu... Çıkışımızı yaptıktan 6 ay sonra o zamanki menajerimiz bir anda işi bıraktı. Ondan sonra gelenlerin hepsi birbirinden beceriksizdi. Yani... Ne aksilik çıksa ben onlardan bildim ve işten çıkardım hepsini..."

Menajerlerinin işi bırakması da beceriksiz menajerler de benim eserimdi. Sessiz kalıp dinlemeye devam ettim.

"Hep onlar suçlu diye düşündüm ama şimdi... Yani senin elinden geleni yaptığını biliyorum ama her şey kötü gitmeye devam ediyor. Ve ben sabahları uyanamıyorum, sürekli yorgunum, kendi ellerimle uğraşıp kaydettiğimiz şarkıyı siliveriyorum. Bu işe o kadar emek verdim ki... Kendime anlam veremiyorum."

Sinirle yüzünü elleriyle kapattı. Onun bunları hakettiğini biliyordum ama yine de içim acımıştı. Neden olduğunu anlayamadan elimi omzuna koydum. Şaşkınca yüzüme baktı. Bu kadar süre içinde ona ilk defa dokunmuştum. Sonra gözlerinin parladığını fark ettim. Ağlıyordu. Yüzüme yardım ister gibi baktı.

"Senin bir suçun yok Can. Senin kadar çalışan herkes yorulurdu. Belki de bir süre dinlenmelisin ha? Ne zamandır aralıksız çalışıyorsunuz çocuklarla. Kendine yüklenme bu kadar."

Ben bunları söyleyince daha da şiddetli ağlamaya başladı. Omuzları sarsıldı. İçimden Ayşe çıktı ve soğuk, hissiz Sezen'in önüne geçti. Ayağa kalktı ve Can'ın önünde eğildi. Kollarını onun boynuna doladı. Can da kollarıyla beni sarıp omzumda ağlamaya devam etti. Bu andan, bu dokunuştan, bu gözyaşlarından tiksinmem lazımdı. Sonuçta bu adam beni öldürmüştü. Ne diye ellerim sırtını okşuyordu güç verircesine? Ben o gün ağlarken onun ruhu bile duymamıştı oysa.

Menajerimin Sorunu Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin