Bölüm 8 "Ben Daha Önce Hiç"

429 24 5
                                    

The Flow'un menajerliğini yapmaya başladığımdan bu yana tam iki ay geçmişti ve ben asla onlara vermek istediğim kadar zarar verememiştim. Yani stüdyo kayıtları olabildiğince aksıyordu, haklarında yalan haberler çıkıyordu. Hatta haberlerden bir kısmı beni de içeriyordu. Hastane vukuatımızdan sonra menajerleri olduğum anlaşılmıştı ama basın yine de beni gruptan bir Hakan'a bir Alican'a yakıştırıp duruyordu. Bir dergiyle röportajlarını iptal etmiş, Can'ın yemeklerine uyku getirici bitkisel ilaçlar karıştırmış hep bitkin ve uykulu olmasını sağlamıştım. Alarmlarını da hep uzaktan kapattığım için her sabah geç kalıyordu. Bu duruma en çok söylenen elbette ki bendim. Hakan ve Alican ise şoklara gark oluyordu. Çünkü Can normalde oldukça disiplinli ve dakik bir insandı. Ve tabii ki bulduğum her fırsatta Hakan'la didişiyordum. Ama artık birbirimize sizli bizli konuşmuyorduk. En sonunda ortak bir karar alıp herkesin birbirine adıyla hitap etmesine karar verilmişti.

Bu akşam evde kutlama vardı. Stüdyodaki tüm aksiliklere rağmen ilk şarkıyı kaydetmeyi başarmışlardı. Haliyle biraz alkol de alınacaktı. Planım Can'ı ve Hakan'ı erkenden sarhoş edip kurtulmaktı.

"Ee beyler tekila içer miyiz?" diye sordum suratımda pis bir sırıtışla.

Biraz şaşırdılar.
"Senin alkolle aran iyi herhalde?" diye sordu Can yüzünde meraklı bir bakışla.

"Eh işte" deyip elimin tersine azıcık tuz ektim.

Tuzu yalayıp hazırladığım shotı kafaya diktim ve bir dilim limonu ısırıp yüzümü ekşittim. İlk adımı ben attığım için hemen hepsi benim yaptıklarımı tekrar etti. Hadi birer tane daha deyip önlerine birer shot daha itekledim. Hemen onu da içtiler.

"Benden bu kadar. Ben biradan devam." dedi Can elini kaldırıp önüne bir shot daha iteklememi engelleyerek.

"Aa mızmızcılık yok. Bugün buradaki herkes sarhoş olacak, itiraz istemiyorum." deyip önlerine 3. shotlarını uzattım.

Biraz mırın kırın ettiler ama hepsi içtiler.

"Evet söyleyin bakalım ne alırsınız beyler? Bu gece barmeniniz benim" deyip sırıttım.

"Ben tatlı bir şeyler istiyorum Sezen" dedi Alican mutfağa yanıma gelerek.

Birlikte cassis orange yaptık. Ona kıyak geçip portakal suyunu fazla koymuştum. Can ve Hakan'a ise cin tonik hazırlayıp götürdüm. Kendime de bol portakal sulu bir fuzzy navel hazırlayıp koltuğa oturdum.

"Ee oyun oynamıyor muyuz?" deyip ellerimi çırptım.

"İki aydır bizimle çalışıyorsun ilk defa bu kadar mutlu olduğunu görüyorum. Bilsem her gün içirirdim sana" dedi Hakan gıcık gıcık.

Ona gözlerimi devirip cevap vermedim. Alican ise hemen bana karşılık verdi.

"Ne oyunu?"

Onun da gözleri parlıyordu.

"Hımm... Ben Japonya'da öğrenciyken hep oyunlar oynardık içerken. Mesela iskambil kartları var mı evde?" deyip Alican'a döndüm.

Hemen elinde bir desteyle geldi.

"Şimdi destede sadece bir tane papaz bırakıp diğerlerini çıkarıyorum. Aslında daha fazla kişi olsa daha eğlenceli olur ama. Bu bir papazı ve bu as, 2 ve 3'ü de elime alıp karıştırıyorum. Şimdi hepiniz birer kart çekin." dediğimi dinleyip çektiler.

"Şimdi birimizde papaz geri kalanlarımızda ise 1'den 3'e kadar sayılar var. Elinde papazı tutan kişi 1'den 3'e kadar sayıları söyleyerek bize istediğini yaptırabilir. Papaz kim?"

Menajerimin Sorunu Ne?Where stories live. Discover now