Bölüm 13 "Hem Yara Bandım Hem Yaram"

415 25 2
                                    

"Ne? Ne demek işi bırakıyorum?"

Alican kocaman açtığı gözleriyle bana soru sorar gibi bakıyordu. Hemen arkasından Can devam etti.

"Sezen çocuk oyuncağı mı bu? Ne oldu neye kızdın?"

"Bir şeye kızdığım falan yok. Ben sadece artık menajerlik yapmak istemiyorum. Ne size ne de başka birine."

Can huzursuzca oturduğu yerde kollarını birbirine bağladı.

"Sezen bir senelik sözleşmemiz olduğunun farkındasın değil mi?"

Hayır. Bunu tamamen unutmuştum.

"Ben yani biz hoşuna gitmeyen bir şey olduysa konuşup anlaşabiliriz. Hemen ani karar verme."

Biraz daha yumuşak bir sesle söylemişti Can bunları. Sözleşme işini hiç düşünemiştim gerçekten.

"Evet, haklısın belki de. Ben biraz daha düşüneyim." deyip kalktım.

O sırada konuşmanın başından beri sessiz kalan Hakan konuştu.

"Eğer bırakmak istiyorsan bırak bence."

Can ona bir hışımla dönüp ne diyorsun sen der gibi bakışlar attı. O ise umursamadan devam etti.

"Eğer mutlu değilsen, bu işi yapmak istemiyorsan, sözleşmeyi falan boşver. Kendini düşün."

Can dayanamayıp uyarıcı bir ses tonuyla "Hakan!" diye seslendi.

"Ben... Bilmiyorum, düşüneceğim. Teşekkür ederim." dediğimde bana sanki acıyormuş gibi baktı. Anlam veremesem de arkamı dönüp odama gittim.

...

4 ay boyunca hiçbir işlerine çomak sokmadım. O yüzden albüm çalışmaları neredeyse bitmek üzereydi.
Bu süre zarfında Can'a her zamankinden mesafeli davranıyordum. Çünkü yanımda olunca ondan nefret etme isteğimi bastıramıyordum. Alican ile iyice abla kardeş gibi olmuştuk.
Hakan ise anlam veremediğim şekilde bana çok kibar davranıyordu. Can'la yalnız kalmama izin vermiyor benim Can'dan uzak durmama yardım ediyordu neredeyse. Bunu neden yaptığı hakkında en ufak bir fikrim yoktu.
Şarkıların hepsi kaydedilmişti. Artık geriye sadece ince ayarlar kalmıştı. O yüzden ben de artık bu evden gitmeye karar vermiştim. Daha çocuklara söylememiştim ama bu akşam kutlama için gideceğimiz yemekte açıklayacaktım. Yaklaşık 10 kişilik, stüdyoda her gün görüştüğümüz insanlarla gidilen bir yemekti bu. Üzerime kırmızı askılı sade ama şık saten bir elbise giydim. Hafif bir sırt dekoltesi vardı. Üzerime tam oturuyordu. Saçlarımı açık bırakıp geriye yatırdım. Makyajım o kadar da iddialı değildi ama oldukça seksi görünüyordum. Odadan çıktığımda Alican avcundaki fındıkları yiyordu. Beni görünce fındık boğazına kaçtı. Panikle yanına gidip sırtına vururken yaptığımız gürültüye Hakan odasından çıktı. Beni görünce o da bir an duraksadı ama hemen kendine gelip Alican'a yardım etmeye geldi.

"Sezen bu be hal?"

Alican'a uzaylıymış gibi bakarak

"Ne varmış halimde?" diye sordum.

"Çok... Değişik olmuşsun." dedi Alican bir yandan da boğazını tutarak. Hakan Alican'ın kafasına vurdu hafifçe.

"Değişik denmez ona odun herif. Güzel de bari." deyip bakışlarını bana çevirdi.

"Çok yakışmış elbisen, güzel olmuşsun." deyip bana gülümsedi. Sanki kalbime incecik bir iğne batmış gibi hissettim ve belli belirsiz yerimde sıçradım.

"Teşekkür ederim." deyip ben de ona gülümsedim. Evet itiraf etmesem de bugün Hakan için hazırlanmıştım.

Son aylarda bana karşı o kadar kibardı ki. Ve üstelik bunu hiçbir çıkar gözetmeden, beni asla rahatsız etmeden yapıyordu. Benden hoşlandığını falan düşünmüyordum. Ama onun ne kadar iyi bir insan olduğunu, bana lisedeyken de hep destek olduğunu hatırlıyordum... Başlarda hislerimi kabul etmek istemedim. Çünkü benim kim olduğumu anlarsa sonum iyi olmazdı.
Belki de diyordum, belki de bilmiyordu benim intihar sebebimi. Belki de o yüzden Can'la hiçbir şey olmamış gibiydi araları. Kafam o kadar karışıktı ki.

Menajerimin Sorunu Ne?Where stories live. Discover now