🌙59🌙

148 15 0
                                    

🤴🏻🤴🏻🤴🏻

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

🤴🏻🤴🏻🤴🏻

1 Ay Sonra

Sabah uyandığımda yanımda uyuyan ay prensesine baktım. Yüzünü, gözünü, dudaklarını ve yüzündeki her bir karışı kalbime kazıdım.

Yavaş yavaş uyanması ile ona baktım. Yerinden dikleşip yatak başlığına kafasını koydu. Bende kucağına yattım.

Saçlarımla oynarken sadece ona baktım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Saçlarımla oynarken sadece ona baktım. "İrem ben onları çok özledim." diyebildim sadece. Çünkü gözümden yaşlar firar ediyordu.

Bugün ailemin ölüm yıl dönümü. Ve biz -sadece İrem ile- Türkiye'ye gelmiştik. Mezarlığa gelmek için buradaydık. Sonra yine gidecektik.

İrem'in de yavaş yavaş gözleri dolunca elimle hemen sildim. "Ağlama." sesim çok titrekti. "Sen de ağlama o zaman." dedi göz yaşlarımı silerek.

Öylece 1 saat boyunca kaldıktan sonra odadan üstümüzü giyinip odadan çıktık ve aşağıya indik.

Gelişi güzel kahvaltıyı hazırladıktan sonra oturduk ve yemeye başladık. Ne o bana bir şey diyordu. Ne de ben ağzımı açıyordum.

Kahvaltıyı bitirdikten sonra yanı sessizlikte topladık. İrem ellerini kurulayıp içeri giderken ben de her zamanki gibi annemin gözü gibi baktığı çiçeğin yanına gittim.

"Biliyor musun çiçek? Annemle hep senin yüzünden kavga ederdik. Resmen seni kıskanıyordum. Çünkü seni çok seviyordu. Bir gün neden çok seviyorsun onu dediğinde bana 'Ben eğer bir gün biz gidersek sen her bu çiçeğin önüne geldiğinde bizi anımsa' dedi. Biliyorum sen de annemi çok özledin. Çünkü eskisi gibi canlı değilsin. 9.sınıfta yalnız başıma kaldığımda sen beni hayata tuttun bir de İrem. Benim acılarıma sen şayet oldun. Her okuldan gelişimde ağlayışlarımı sen duydun. Erkek adam ağlamaz derler ya. İşte o kocaman yalan! Canı yanan her canlı ağlar." göz yaşlarımı sildikten sonra ayağa kalktım.

İrem kapı pervazından ağlayarak bana baktı. Sonra koşarak sarıldı. "Özür dilerim sevgilim. Seni her gece ağlattığım için özür dilerim. Özür dilerim Tuna." diyerek daha çok sarıldı.

"Annemden sonra ilk defa bana Tuna diyen oldu. Bu lafı 2 kişi haricinde kimseye kullandırmam. Babama bile kızardım. Hem özür dileme. Sen bilemezdin." dedim sakince ve belindeki ellerimi daha çok kavradım. "Okula her kızarık gözle geldiğinde en azından sorabilirdim. Ben çok aptal bir kızım." ellerini tutup gözlerine baktım.

"İrem Astepe bir daha kendine aptal demek yok! Siktir et!" burukça gülümsedikten sonra eşyalarımızı alıp evden çıktık. Arabaya binip mezarlığa gittik. Tabii önce çiçekçiye uğradık ve en sevdikleri çiçekten aldım. Papatya...

Çocukken babam anneme alırdı. Ben de 1-2 tane kaçırıp seviyor sevmiyor yapardım. Bir gün babam iki demek papatya ile gelmişti. Birini bana verdi. 'Al bakalım. Bir sürü seviyor sevmiyor yap.' demişti. Ben de tüm gün onu yapmıştım.

İki demet papatyayı aldıktan sonra mezarlığa gittim.

Arabamı park ettikten sonra bir demedi ben diğer demedi İrem almıştı. Hemen elini tuttum ve mezarlarına gittim.

Gözlerim açıp mezarın başındakilere baktım. Teyzemler ve Halamlardı...

Bunca zaman sonra ne işleri vardı bilmek dahi istemiyordum. Sinirden boynumdaki damarlar çıkınca İrem kafamı kendine çevirdi. "Ne oldu pikaçum?" mezarın başındakileri gösterdim. "Akrabalarımız. Annem ve babam öldükten sonra beni öylece bırakmışlardı." dediğimde başını usulca salladı.

Yavaş adımlarla yanlarına gittim. Teyzem ağzı açık bana ve İrem'e baktı. "Tuna?" bu lafı dedikten sonra sinirle baktım. "Ulaş diyecektin galiba Aylin Teyze!" teyzem başını onaylarcasına salladıktan sonra hepsi bu sefer İrem'e baktı.

"Bu kim?" Şebnem Teyzem gözü ile İrem'i işaret etti. İrem tam bir şey diyecekken ben atladım. "Bu sizi ilgilendirmez. Hayırdır? Vicdan azabı çektiniz de mi geldiniz? Yoksa kardeşlerinizin emanetine bakmadığınız için helallik almaya mı geldiniz?" alaycı bir tavır ile konuştum.

"Ulaş evladım yapma böyle." evet hazır olun. Oyunculuk şovlarına başlıyoruz. "Ne yapmayayım ya? Siz benim 3 sene ne çektiğimi biliyor musun? Hayır. Siz sadece para peşine düştünüz." artık iyice sinirlenmeye başlamıştım.

Hepsi acıyan gözlerle bana bakarken İrem elimi daha sıkı sıkı tuttu ve gözlerimi gözlerine kilitledi. Gözleriyle 'sakin ol' diyordu.

"Ulaş ettik bir hata. Bari sen etme." diyerek bir adım attı. Hemen elimle durdurdum. "Üzgünüm ben affedecek kadar büyük değilim. Sizi Allah affetsin." dedim ve sinirle mezarın başına gittim. "Tuna sakin ol." İrem'in ağzından duyduğum Tuna kelimesi ile az da olsa sakin oldum.

"Sen kimsin de Tuna diyorsun be? Ulaş sadece annesine izin verir." kuzenim olacak Eda'ya tam bir şey diyecekken İrem eliyle susturdu ve parmağındaki yüzüğü gösterdi.

"Bak tatlım bu yüzüğe. Annesinden kalan en değerli eşyası parmağımda. Ben Tuna'nın nişanlısıyım. Rahmetliler eğer ölmeseydi eminim ki beni çok severlerdi. Ulaş için annesi neyse ben de oyum. Ben bu mezarın başında bir söz verdim. Ne olursa olsun Ulaş'a iyi bakacağım diye. Şimdi beni delirtmeden defolun gidin buradan. Siz bu iki güzel insanın affetmesine değmeyen insanlarsınız." ağzım açık İrem'e bakarken hepsi mosmor olup gittiler.

İrem'e arkadan sarılıp bir tane papatyayı saçın taktım. "Ne güzel konuştun sen ya? Bak şu an annem senle gurur duyuyor." yanağını öptükten sonra papatyaları konuşa konuşa tek tek koyduk. Arada eskiden yaptığım gibi seviyor sevmiyor yaptım.

Akşam olunca uçağımızın olduğunu hatırladık ve mezarlıktan çıktık. Arabaya binip eve gittik.

Evdeki eşyalarımızı topladıktan sonra pasaporttur zarttır zurttur ne lazımsa aldık ve çağırdığımız taksiye bindik. Havaalanını yarım saatlik uzaktaydı.

Havaalanına geldikten sonra parayı ödedik ve hemen işlemlerimizi hallettik.

Uçağa geçip yerimize oturduktan sonra İrem cam kenarı diye tutturunca ona verdim. Yoksa baya bir trip atardı.

İşte İstanbul'dan yine kuş gibi havalandık. Yine kötüleri burada bıraktık.

Ne çok zormuş amk mutlu olmak. Her dakika bir pürüz çıkıyor. Neyse ki yurt dışında mutlu oluyorduk.

Çünkü herkes istediği gibi Türkçe küfür ediyordu. Mallar bir bok da anlamıyordu.

Aman dikkat edin de bir Türk'e asla denk gelmeyin.

Hatta sonunuz Evliliğe 90 gün programındaki Mürsel gibi olmasın.
____________

Ay Mürsel adamı çıldırtır ya. Resmen felaket bir şey.

Anna denilen kadının çocukları varmış. 1 değil 3 tane olması lazım. Mürsel'de Türk ya. Ben bunu aileme nasıl söyleyeceğim diye kara kara düşünüyormuş. Resmen felaket bir şey.

Hadi ben kaçtım. Ağladım aq nedensizce.

Hadi gud bay (: (: (: (: (: (: (: (: (:

Yalnız Furkan'ım tüm asaleti ile mükemmel.

Ay Prensesi |Texting| UlRemWhere stories live. Discover now