on üç

3.1K 276 158
                                    

on üç: tomorrow

-geçmiş

Güneş ışınlarının kutsadığı beyaz pürüzsüz tenden sıcak terler boşalıyordu. Sonbaharın gelişi kasabanın sıcak havasına etki etmemiş; aksine çalışmak daha da yorucu hale gelmişti. Seokjin bunu sıkıntı etmiyordu gerçi; çalışmak her zaman kafasını dağıtan, onu dağılmaktan toparlayan şey olmuştu.

Seokjin alnındaki terleri silip seradaki çilekleri toplamaya devam etti. Çürükleri ve sağlamları attığı ayrı iki kova önünde duruyordu –çilek görmekten bıkmıştı artık ve bir an önce çilekleri toplayıp yeniden dükkana dönmek istiyordu, büyük ihtimalle hibriti de yanında götürürdü. Yavru kaplanı evde yalnız bırakmak sağlıklı değildi.

Gözleri hemen seranın girişine, küçük yeşil bahçeye takıldı. Altı yaşındaki hibritin oynadığı oyuncaklar yeşil çimlerin üzerinde sahipsiz duruyordu. Az önce orada durup tavukları kovalayan, kırmızı lastik topuyla oyalanan kaplan hibrit görünürde yoktu.

"Taehyung!"

Seokjin hibritin görüş alanına girmesi için adını bağırdı. Gümüş saçlı hibritin her an hırlayarak arkasından çıkmasını bekliyordu; belki son günlerde yaptığı gibi Seokjin'in üzerine atlar, boynuna kedi yalayışları bırakırdı.

Ama hibritten ses yoktu.

"Aish," diye ofladı Seokjin. "Neredesin Taetae?" Sesi yüksekti; seradan çıkıp bahçeye ulaştığında oyuncakların gerçekten de başıboş olduğunu gördü, kaşları hoşnutsuzlukla çatılırken yeniden hibrite seslendi. Evin arka kapısı açıktı ama Seokjin aralık kapıya yanaşıp içeriye baktığında evin boş olduğunu fark etti. Gözleri ön kapıya takılınca kapının açık olduğunu fark etti; oranın kapalı olduğuna emindi.

Kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Neredeydi bu hibrit?

"Taehyung!"

Cevap yoktu.

"Taehyung!"

Seokjin ön kapıdan çıkıp sokağa koştu; kalbinde yumru kadar bir ağırlık yer edinmiş, nefes alışları bal kıvamında yakıcı bir acıyla sönümlenmişti. Altısına daha yeni girmiş yavru hibritin sokakta olması hiç ama hiç güvenli değildi ve Seokjin dudaklarını dişleyip hibritin adını haykırmaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Taehyung," diye seslendi, hibritin her zaman onun sesine geleceğine inanarak. "Taehyung!"

Sağına soluna bakındı; bir tarafı ormanla çevriliyken diğer tarafı kasabanın merkezine, kalabalığa ve insanlara akıyordu. Hibritin insan sevmediği düşünülürse ormana gitme ihtimali yüksekti; Seokjin şansını ormandan yana denemeye karar verdiğinde gözleri sokağın sonundaki bir nesneye takıldı.

Kırmızı plastik top başıboş bir halde sokakta duruyordu.

Taehyung'un kırmızı plastik topu başıboş bir halde sokakta duruyordu.

Seokjin gücü yettiğince sokaktan aşağı koşmaya başladı. "Taehyung!" Hibrite taktığı ismi haykırıyor; inatla onu çağırıyor ama sessizlikten başka bir şey almıyordu –kulaklarında kendi kalp atışları çınlıyordu.

Seokjin ayaklarının altından dünyanın kayışını hissediyordu; sanki biri dünyayı döndürdükçe kalbinden, hibritinden uzaklaştığını hissediyordu.

Kırmızı topa ulaştığında sağına soluna bakındı, hibritten bir iz aradı. Dörtyola açılan kavşakta yönünü arıyor ama Taehyung'u göremediği her saniye tüm yönler karanlığa bulanıyordu.

dandelion || taejinWhere stories live. Discover now