on beş

3K 270 148
                                    


on beş: we on

Ilık damlalar gri kaldırımları koyulaştırıyor, okulun bahçesindeki herkesi aceleyle içeri girmeye zorluyordu. Taehyung kantinde oturmuştu -önünde içmekten pek haz etmediği siyah kahve duruyordu. Lila gözleri yağan yağmuru incelemek için pencereden dışarı odaklanmıştı.

"Taehyung, her şey yolunda mı?"

Jimin gözlerini çalıştığı matematik kitabından kaldırıp yüzünde acı çekiyormuş gibi ifade barındıran hibrite baktı -ela gözleri hibriti incelerken endişeyle dolmuştu.

"Mırlıyorsun da," dedi Jimin, Taehyung ona kaşlarını kaldırınca.

"Fark etmedim, özür dilerim."

Özür dilemek mi? Bu hibritlik bir hareket değildi. "Her şey yolunda mı?" diye irdeledi insan, sesi samimiydi. "Çok hüzünlü miyavlıyorsun. Ve dört çocuğuyla ortada bırakılmış gibi suratında mahzun bir ifade var."

"Özür diledim ya," diye soludu Taehyung.

"Özür dilemeni istemiyorum -bir sıkıntın varsa bana açıklamanı istiyorum. Seokjin hyungun da dört gündür yüzü hiç gülmüyor, kavga falan mı ettiniz?"

Taehyung, onun adını duyunca dudaklarında şekillenen acı gülümsemeye engel olamadı. Kalbine sevgilinin adı işlenmişti. "Sayılır." Daha fazla bir cevap vermektense kahvesinden bir yudum daha aldı, kantindeki kalabalığa ve seslere rağmen ders çalışabilmeyi başaran Jimin'i rahatsız etmek istemiyordu.

"Bana her şeyi anlatabilirsin, biliyorsun değil mi?"

"Jungkook geliyor," dedi Taehyung konuyu değiştirmek için. Jimin aceleyle dikleşip hemen arkasına döndü; en azından Taehyung yalan söylememişti. Kantin binasından içeri ıslanmış saçlarla giren Jungkook birkaç saniye oturacak masa aradı. Siyah kıyafetleri vücut hatlarını gizliyor ama yakışıklı suratına odaklanılmasını sağlıyordu. Zaten gözleri fark edilebilecek kadar alımlıydı.

"Hah," diye bir nida döküldü Jimin'den. Sarı saçlarını alaylı bir edayla itip yeniden matematik kitabına döndü, brunette oğlanın birazdan yanlarına geleceğinin inancıyla.

"Selam Taehyung," dedi Jungkook, Jimin'in yanındaki sandalyeyi çekip hibritin çaprazına otururken.

Jimin selamsızlıkla dişlerini gıcırdatırken Taehyung sırıttı. "Selam Jungkook."

"Bugün dersi yapmasak olur mu? Şehir dışından bir arkadaşım gelecek de."

Jimin'in kaşları alayla kalktı. "Pardon da arkadaş için ders iptal etmek amatörce değil mi? Seokjin hyung sana para veriyor, Jungkook, bu ne acemilik. Taehyung, izin vermesene."

"Erteleyebiliriz Jungkook, yeni ders tarihini mesaj atarsın."

Jungkook kendinden hoşnutcasına güldü. "Neyse ki öğretmenliğimi 150lik insanlara göre değerlendirmiyorum."

"Benim boyum 175!" diye öfkeyle kükredi Jimin. Jungkook kaldırdığı kaşlarının arasından küçüğünün kızarmaya başlayan yüzüne baktı. "Ayrıca ne dersen de -şehirden gelen bu 'özel arkadaş' için ders iptal etmek amatörce. Hem nasıl bir özel arkadaş bu havada bu kasabaya gelir ki? Salak olmalı."

"Adı üstünde," diye soludu Jungkook, Jimin'e doğru eğilip. "Özel arkadaş. Seni ilgilendirmiyor, bücür."

Jimin suratını buruşturdu. "İlgilendirdiğini düşünmen komik. Seninle ilgili hiçbir şey ilgi listemin son sayfasında bile olamaz. Taehyung'un eğitimini önemsediğim için konuştum ben! Evet desene Taehyung."

dandelion || taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin