AKBABA

12.8K 1.7K 151
                                    


Üçüncü davet Mert'in Hüsnü dayısından geldi. Mert'in hiç akrabası gibi görmediği biriydi Hüsnü dayısı. Çünkü böyle özel davetler dışında birbirlerini neredeyse hiç görmezlerdi. Bu özel davetlerde de Hüsnü hep eğlence peşinde olur, gülüp eğlenmesine bakardı. Diğer dayıları gibi hal hatır sormazdı. Hüsnü'nün tek bildiği ve önemsediği şey paraydı. Onun için parası olan insan iyi insandı. Parasız insan ise uzak durulması gereken bir ucube gibiydi. Hüsnü'nün bütün hayat felsefesi para üzerine kuruluydu. Konuştuğu konuların içeriği de hep paraydı.

Mert'i yemeğe çağırdıkları o akşam diğer zamanlardan farklı olmadı. Mert'i tebrik etti dayısı. Mert buna şaşırdı. İlk defa Hüsnü dayısı kendisini bir konuda tebrik etmişti. Tebrikten hemen sonra da ne kadar kazanacağını sordu. Mert bu adamın neden bu kadar para aşığı olduğunu düşündü. Ona öğretmen maaşlarını bilmediğini sordu. Dayısı buna hayret etti. "Nasıl yani bilmiyorsun? İnsan ileride ne iş yapacağını seçerken ne kadar para kazandıklarına bakmaz mı?" diye sordu. Mert içinden, acaba bu adam para dışında bir şeye değer veriyor mu, diye düşündü. Bir insanın bütün hayatı nasıl olur da para üstüne kurulu olurdu anlamıyordu.

"Ben bakmadım." Dedi Mert. Kısa kesip konuyu kapatmak istemişti. Ancak dayısının pek niyeti yoktu sohbeti bitirmeye. Onun ne kadar maaş alacağını bilmek istiyordu. "İnternetten bak bakalım ne kadar kazanıyormuş öğretmenler?" diye sordu. Mert telefonunu çıkardı. İnternete yazar gibi yaptı ve rastgele kafasından bir rakama uydurdu "İki buçuk." Dedi. Hüsnü bu rakamdan tatmin olmadı. "Hiçbir şey değilmiş. O kadar sene okuduğuna değmez. Ben hiç okumadım. Benim aldığım para iki bin iki yüz lira. Şimdi sen üç yüz lira için mi okudun?" dedi ve gülmeye başladı. Öyle gıcık bir gülmesi vardı ki Mert sinir oldu.

Kalkıp ağzının ortasına vurmak istedi. Sonra bu saçma fikri kafasından çıkardı. Onu sözleriyle dövmeyi tercih etti "Unuttuğun bir şey var dayı. Sen on yedi yıldır çalışıyorsun ve kazanabildiğin para bu kadar. Oysa ben daha yeni işe başladım ama maaşım seninkinden fazla." Dedi. Dayısının yüzü bir anda soldu. Bu cevabı beklemiyordu. Yüzü pancar gibi kızardı. Mert o sırada dönüp hiç konuşmayan babasına baktı. Hem de nasıl baktı? Öyle bir bakıştı ki taş olsan korkudan ikiye ayrılırdın. Babası da bu bakıştan korktu ve neden kendisine böyle baktığını merak etti.

Mert onun suskun kalmasına kızmıştı. Babası her zaman böyleydi. Birileri onları eleştirirken hep sessiz kalmayı tercih ederdi. Hiç kendisini veya ailesini savunduğunu görmemişti. Sakin kalmak için yaratılmış bir taş gibiydi. Mert de bu zamana kadar babası gibi sessiz kalmayı, kimsenin kalbini kırmamayı tercih etmişti. Ancak bundan sonra sessizlik yoktu. Bu boşboğaz akrabaların ileri geri konuşmaları, her fırsatta kendilerini aşağılama girişimleri canına tak etmişti. Bundan sonra susmak yoktu. Hak edene ağzının payını verecekti. Herkesle anladığı dilden konuşacaktı. Kimseye kendisi üzerinden egosunu tatmin etme fırsatı vermeyecekti.

Mert o akşam bir şey daha fark etti. Kendisinden yaklaşık beş yaş küçük olan kuzeninin bakışlarında farklılık vardı. Mert başta bunu yanlış anladığını düşündü. Sonra iyice dikkat etti ve kuzeninin kendisine işveli bakışlarını yakaladı. İçi eriyor gibi bakıyordu. On üç yaşında olmasına rağmen en az on yedi gösteren, uzun boylu, iri badem gözleri ve güzel bir gülüşe sahip olan kuzenini bu zamana kadar hiç fark etmemişti. Mert o an kendisine çok kızdı. Evet, kuzeni ergenliğe erken girmiş ve çok da güzelleşmiş olabilirdi ama o gerçekte yalnızca on üç yaşındaydı ve onun kuzeniydi. Asla bir akrabamla evlenmeyeceğim, dedi içinden.

İçindeki ses "Evlenmek zorunda değilsin." Dedi. Hemen cevabını verdi "Hiçbiriyle akrabalık dışında en ufak bir ilişkim olmayacak. O sadece kuzenim olarak kalacak." Dedi. Sonra kendisini teselli etmeye çalıştı. Belki de ben yanılıyorumdur diye düşündü. Ancak kuzeninin kendisine uzun uzun baktığını fark etti yine. Mert yakışıklı çocuktu. Bunu hep söylerlerdi. Sülaledeki bütün kadınlar onu çok beğenirdi. Hemen hepsi de yaşına bakmadan kızlarını ona vermek istiyordu. Mert bunu daha önce annesinden duymuş olmasına rağmen ilk defa bu akşam karşılaşıyordu.

ÖZGÜR-TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now