Basilisk

1.1K 132 137
                                    

Merhaba! Yine uzun sayılabilecek bir bölümle karşınızdayım.

Bölüm hakkında düşüncelerinizi o kadar merak ediyorum ki, bölüm bittikten sonra dönüp buraya düşüncelerinizi yazın!

Oy ve yorumlarınızı beekliiyoooruuum.

Basilisk

Quidditch etkisi diye bir şey vardır. Büyücülük dünyasını etkisi altına alan bu spor oynandığı zaman kesinlikle ondan başka bir şey düşünemez hale gelinir.

Hogwarts'ta da durum değişmemişti. Slytherin ve Hufflepuff'ın maçının oynanacağı gün Gryffindorlar bile oldukça heyecanlıydı.

"Merlin, çok gerginim. O kadar gerginim ki dişlerimi ellerimle sökmeme çok az kaldı." James kahvaltı masasında bacaklarını sallayıp duruyordu.

"Çatalak sakin, hepiniz Hufflepuff'ın kazanacağını biliyoruz." Sirius kendinden oldukça emin konuşuyordu. "Slytherin kazanırsa bu bizim felaketimiz olur zaten."

Remus göz devirerek "Mükemmel moral veriyorsun Pati." dedi ve güldü. "Slytherin kazansa bile nihai kazanan biz olacağız takılma Çatalak!"

James yüzünü asmayı kesti ama hala tabağındaki kahvaltıya dokunmamıştı.

Calista, Gryffindor atkısına sarınıp başına beresini geçirdi. Havalar git gide soğumaya başlamıştı ve Noel epey yakındı. Annesini görmek için sabırsızlanıyordu.

Quidditch sahasına doğru yürürken etrafa bakındı, Slytherinlerin aralarında heyecanla konuştuğunu görmüştü ve bu onu gülümsetmişti. Maç için heyecan duydukları barizdi.

Gryffindor tribünlerinin en önünde Çapulcular vardı, elbette ki kimse bu duruma şaşırmamıştı. Calista onlara baktığında -bu esnada Remus'a da bakmıştı elbette.- hissettiği tek şey ağabeyi Alexander'a hissettiği duygulardı, saf bir şefkat.

Remus Lupin'e olan hisleri iyiden iyiye kaybolmaya başlamıştı. Reddedildikten sonra bir erkeğin peşinde köpek olan kızlardan değildi Calista, geri çekilip yoluna bakmayı iyi bilirdi. Bu yüzden o da aynen bunu yapmıştı. Yoluna devam etmişti.

Maçın birazdan başlayacağının habercisi olarak oyuncular sahaya çıktığında Calista, Slytherin takım oyuncusu olarak gördüğü sürpriz bir ismi şaşkınlıkla izledi.

"Alexander?" Tutucu olduğunu gösteren kasketle süpürgesine bindi ağabeyi ve göklere çıktı.

Onun bir Quidditch oyuncusu olduğunu bilmiyordu. Tahmin de edemezdi doğrusu, ona göre Alexander ve Quidditch birbirinden uzak kavramlardı. Ama değildi işte, oğlan çemberleri var gücüyle korumaya çalışıyordu.

Neşeyle haykırarak ağabeyine tezahürat yapmak istese de Gryffindorların hatırı için yapmadı. Alexander'ı dikkatle izlemeye koyuldu onun yerine.

Oğlan kendisine atılan tüm Quafflelardan başarıyla kurtulurken Calista gülümsemeden edemiyordu, ağabeyiyle gurur duyuyordu.

"Veee, Hufflepuff yine başaramadı! Riddle bugün oldukça modunda." Çapulcular sıkıntıyla yüz ekşitse de Calista sırıtıyordu keyifle.

Bir insan izlendiğini o tarafa bakmadan da fark edebilirmiş derler. Calista'nın içine aynı his doğmuştu. Başını arkaya çevirip kendisini izleyen yeşil gözlerle karşılaştığında durakladı, nefesi boğazında kalmıştı.

Babası, Lord Voldemort ona bakıyordu.

Dolgun dudakları şaşkınlıkla aralanarak ona bakarken Tom hafifçe gülümsedi, var bile denmeyecek bir gülümsemeydi dudaklarında peyda olan. Calista ise taş gibi bir yüz ifadesiyle ona bakmaya devam etti.

𝐋𝐄𝐓𝐀𝐍𝐓𝐄𝐌「ʟᴏʀᴅ ᴠᴏʟᴅᴇᴍᴏʀᴛ」Where stories live. Discover now