Propose

695 81 90
                                    

Merhabalaar!

Bölümü umuyorum ki beğenirsiniz, sonunda birkaç kişinin istediği bir şeyi yazdım! Umarım sizi tatmin etmiştir.

Yakında tekrar görüşürüz, benim kaybolma zamanım yaklaşıyor hissediyorum. Sabırla bekleyin, bomba gibi döneceğim.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, yorumları özellikle unutmayın!

Güçle ve asaletle kalın.


Propose

Evan'ın içine bir dert oturmuştu. Evet, planın üçüncü aşaması olarak Bellatrix'in lorda yetiştirmesi gereken bir evlilik teklifi vardı ama inandırıcı olmalıydı.

İnandırıcı bir evlilik teklifi yapması gerekiyordu güzel sevgilisine. Yoksa Bellatrix gibi zeki bir cadı her şeyin oyun olduğunu anlardı.

Ve bunun için düşünmeye başlamıştı bile. Ne yapacaktı? Calista nasıl bir tekliften etkilenirdi?

Annesine sormayı düşündü bir an ancak lordun kızı bile olsa bu genç yaşında evlenmesine şiddetle karşı çıkacağı aklına geldi ve bundan vazgeçti. Tek başındaydı bu planları yaparken.

En sonunda doğaçlama yapmaya karar verdi. Nihayetinde evlenecek değillerdi, yalnızca lordu kışkırtıp Bellatrix'in deşifre etmekti amaç.

Kutudaki yüzüğü cüppesinin iç cebine sokup yoluna devam etti. Doğru an, doğru kadın. Her şey buna bağlıydı.

"Günaydın." Kız arkadaşının yanına oturduğunda güzel cadı gülümsedi. Evan her ne kadar Gryffindor masasında olmaktan nefret ediyor olsa da kız arkadaşı için bazı şeylere katlanabilirdi.

"Günaydın Rosier." Calista onun yanağına öpücük bıraktı. "Seni Gryffindor masasında görmek bir şeref."

Evan abartılı bir iç çekti. "Kız arkadaşımı bir de krallığında göreyim dedim."

Calista şirince sırıttığında Evan'ın mavi gözleri ışıldadı. Ondan daha güzel kimseyi görmemişti bu güne kadar.

Güzel olmasının yanı sıra Evan'a baktığında gözleri parlıyordu ve bu her şeyden öte oğlan için paha biçilemezdi. O ela gözlerin ışıldamaya devam etmesi için her şeyini feda ederdi.

Hogwarts'ta aşk rüzgarı eserken Riddle malikanesinde ölüm sessizliği hakimdi. Celeste odasından çıkmamaya yemin etmiş bir şekilde oturuyor, Elizabeth'in sesi zaten çıkmıyordu, Tom ise ikisini de umursamadan işlerine devam ediyordu.

Ta ki kapı çalınana kadar. Mutfağa bir şeyler atıştırmak için giden Celeste -kendini aç bırakacak da değildi ya?- mutfaktan başını uzatıp kapıya baktığında tanıdık bir yüzü gördü ve lokması boğazına takıldı.

Jacob Avery'nin yüzünü görmüştü.

Elleri gerginlikten birbirine dolanınca sinirlendi, kocaman kadın olmuştu ama hala böyle şeylere heyecan duyabiliyordu. Üzerindeki elbiseyi düzeltip dışarı çıktı. "Jacob?"

Adam üzerindeki paltoyu ev cinine uzatırken yıllardır duymadığı sesi duymuş ve başını çevirmişti. Celeste Impavi'nin mavi gözleri hala hatırladığı gibi ışıldayarak ona bakıyordu. Şimdi bu ışıltıların kızına geçtiğine dair bir söylenti yürüyordu Ölüm Yiyenler arasında.

"Celeste!" Güzel kadına birkaç büyük adımda yaklaştığında Celeste ona hafifçe gülümsedi. "Tanrım, sen... Ne arıyorsun burada?"

"Uzun hikaye." diye yanıtladı kadın. Bahsetmek bilr istemiyordu. "Seni görmeyi beklemiyordum."

𝐋𝐄𝐓𝐀𝐍𝐓𝐄𝐌「ʟᴏʀᴅ ᴠᴏʟᴅᴇᴍᴏʀᴛ」Where stories live. Discover now