Bölüm Yirmi

2.8K 283 6
                                    

  Faye, Katalia’ya yetişebilmek için hızlı hızlı yürüyordu. ‘’Burayı özlemişsin, değil mi?’’ diye sordu canlı bir sesle.

  Katalia, yürümeye devam ederek cevap verdi. ‘’Burası benim evim, elbette özledim.’’ dedi duygusuz bir sesle.

  ‘’Bundan sonra ne yapacağımız hakkında bir fikrin var mı?’’

  Katalia, birden durdu ve arkasına döndü. Katalia’nın ani hareketi Faye’in tökezlemesine sebep oldu. ‘’Ne için?’’ diye sordu Katalia yüzünü buruşturarak.

  Faye, omuz silkti. ‘’Burada öylece bekleyemeyiz. Bir şeylerle meşgul olmalıyız. Belki senin aklında bir fikir vardır diye düşündüm.’’ Faye, ses tonunu fazlasıyla nazik tutuyordu. Uzun zamandır bu kadar nazik olmadığını fark etti. Ama Katalia’nın ona karşı olan tavrını yumuşatmayı gerçekten istiyordu.

  ‘’Senin aklında bir şey mi var?’’

  ‘’Pek sayılmaz ama…’’

  ‘’Cyriaca!’’

  Faye, arkasından gelen Antares’in sesini duyunca omzunun üzerinden ona baktı. ‘’Hm?’’

  Antares, yavaş ama uzun adımlarla Katalia ve Faye’in yanına geldi. Katalia’yla göz teması kurmamaya çalışarak doğrudan Faye’e baktı. ‘’Benimle geleceksin.’’

  ‘’Nereye?’’

  ‘’Yapacak bir işimiz var. Burada öylece bekleyemem. Bu akşam buradan ayrılıyorum ve sen de benimle geliyorsun.’’

  Faye, Antares’in emredici ses tonundan rahatsız olsa da karşı çıkmadı. ‘’Nereye gideceğiz?’’

  ‘’Öğrenirsin.’’ dedi Antares kısaca.

  ‘’Görünüşe göre seni meşgul edecek şeyi buldun.’’ dedi Katalia sahte bir gülüşle ve başka bir şey söylemeden arkasını dönerek yürümeye devam etti.

  Faye, bir süre Katalia’nın arkasından baktıktan sonra Antares’e döndü. ‘’Ciddiyim, nereye gideceğiz?’’

  Antares, nefesini verdi. ‘’Beni o şatoya götürmen lazım.’’

  ‘’Kafes edildiğin şatoya mı?’’ dedi Faye, yüzünü buruşturarak.

  ‘’Evet. Beni sen ve Andrew bulmuştunuz, değil mi?’’

  ‘’Evet ama…’’

  ‘’Güzel, akşam yola çıkıyoruz.’’ Tıpkı Katalia gibi o da başka hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp gitti.

  Faye, kendi kendine söylenerek yürürken birkaç dakika sonra Lex ve Jamie’yi bir ağacın dibinde otururken gördü. Bir süre geride durara kendi kendine gülümsedi. Jamie, Lex’i dinliyor ve ara sıra gülüyordu. Lex, ona her neyi anlatıyorsa fazla jest ve mimik kullanıyordu, bu da Faye’i güldürmüştü. Faye, hiçbir zaman duygusal biri olmamıştı ama son zamanlarda kendini çok kez adını koyamadığı bir duygunun içinde buluyordu. Lex’e karşı hissettiği şey aşktan farklıydı. Bunun çok daha ötesindeydi belki. Boynundan sarkan kolyenin ucundaki yüzüğe dokundu. İçinde Lex’in kalp atışları olan yüzüğe… O kolyede, Faye’i korkutan bir şeyler vardı. Bir gün kolyelerden birindeki ses kesilecekti ve bu düşünce Faye’i korkutuyordu. Muhtemelen bir gün ikisinden biri sessiz bir kolyeyle baş başa kalacaktı ve Faye, bunun kendisi olmasından korkuyordu. Bencilce olduğunu biliyordu ama içinde Lex’in kalp atışlarının duyulmadığı bir kolyeyle baş başa kalmaktansa hemen o anda ölmeyi tercih ederdi.

  Kolyeyi, onu sanki kötü bir şeyden korurcasına son bir kez daha avucunun içinde sıktı ve bordo tişörtünden içeri soktu. Sonra gülmesine engel olamayarak Lex ve Jamie’nin yanına gitti. ‘’Onu sigaraya alıştırmıyorsun, değil mi?’’ diye sordu.

Kayıp Kanatlar 2: DüşüşWhere stories live. Discover now