Bölüm İki

4.8K 362 38
                                    

  Tesisler...

  O gün hava, her zamankinden daha bulanık ve nemliydi. Regulus, büyük salonun içinde bir süre yürüdü ve sonunda pencereyi ardına kadar açarak duraksadı. Bu kez sinirini saklamak gibi bir niyeti yoktu. Alnındaki atar damar hızla atıyordu ve yumruk halindeki ellerinin rengi beyaza dönmüştü. Dudakları, birbirine bastırılmaktan yok gibi görünüyordu. Nefilimlerin büyük bir kısmı salonu dolduruyor, kalan kısmı dışarıda, kapının önünde, duruyordu. Hiçbirinin konuşacak ve sessizliği bozacak cesareti yoktu. En önde Clay duruyordu. Beyaz gömleğinin üzerinde lekeler vardı. Siyah saçları dağınık tutamlar halinde yüzüne düşüyordu. Regulus kadar olmasa da o da sinirliydi. Koyu renk gözleri köşedeki duvarın dibinde kolları göğüslerinde birleştirilmiş halde duran Lucretia'ya döndü. Kendi üzerindeki bakışları hisseden Lucretia da Clay'e döndü ve kaşlarını hafifçe çatarak bakmaya başladı. 

  Clay, birkaç adım atarak Lucretia'ya yaklaştı. ''Biliyordun, değil mi?'' diye sordu. ''Böyle büyük bir şeyi senden saklayamazlardı. Clara biliyor olmalıydı. Sen de biliyordun!''

  Lucretia, ona öfkeyle sarf edilen sözlere karşılık vermedi. Parlak mavi gözleri, pencerenin önünde duran Regulus'a çevrildi. Regulus, hızlı olmayan adımlarla Clay'e yaklaştı ve sonra sertçe nefes alarak sağ elini Clay'in boynuna geçirerek nefilimi duvara yapıştırdı ve ayaklarını yerden kesti. Clay, iki elini birden babasının koluna koydu ama Regulus, onun boynunu sıkmaya devam etti. Grigori, kendi yüzünü Clay'in morarmaya başlayan yüzüne yaklaştırdı. ''Bu, senin başarısızlığındı! Onların yanındaydın. Yıllardır Natasha'nın yanındaydın, aylardır onların dostu gibi planlarına dahil oluyordun. Senin hatandı!'' Elini hızla çekti ve Clay, dizlerinin üzerine düşerek boynunu ovalamaya başladı. Regulus, şaşkın gözlerle onları izleyen nefilimlere döndü. ''Çıkın dışarı! Hemen!'' Sert sesi odanın içinde yankılandı Yeniden Clay'e döndü. ''Sen de!''

  Clay, ayağa kalktı ve son bir kez daha Lucretia'ya nefret dolu bir bakış attıktan sonra odayı boşaltan nefilimleri takip etti ve arkasından kapıyı sertçe kapattı.

  Regulus, Lucretia'ya döndü ve bakışları bir anda yumuşadı. Bir elini onun omzuna diğer elini de yanağına koydu. ''İyi misin, bir tanem?''

  Lucretia, gülümseyerek elini, yanağında duran Regulus'un elinin üzerine koydu. ''İyiyim.'' dedi. Duraksayarak dudaklarını yaladı. ''Bana güveniyorsun, değil mi?''

  Regulus, önce cevap vermedi.

  Lucretia, başını sağa sola salladı. ''Bana güvenmiyorsun.''

  Regulus, Lucretia'nın yüzüne eğildi. ''Sana her zaman güvendim ve her zaman da güveneceğim. Ama... Her ne kadar sinirlensem de Bastiaan'ın ve diğerlerinin sana güvenmemelerini anlıyorum. ''

  ''Onların güvenine ihtiyacım yok. Senin güvenini istiyorum sadece.''

  ''Onlar bizim savaşçılarımız, Lucy. Onların güvenine ihtiyacın var. Her savaşçı ne için savaştığını bilmeli.'

  Lucretia, bir süre Regulus'un koyu kahverengi gözlerini izledi. Sonra hayal kırıklığıyla başını eğdi. ''Benden tekrar gitmemi mi istiyorsun? Hemen mi? Bu kadar erken mi?''

  Regulus'un yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu. ''Şimdi değil, Lucy. Bu kadar erken değil.'' Yüzünü biraz daha Lucretia'ya yaklaştırdı. ''İlk önce kaybettiğimiz zamanı telafi edeceğiz.''

  Her şey mümkünmüş gibi hissediyorum. İyi veya kötü her şey… Binlerce yöne gidebilirmiş ama hangisini seçeceğimi bilmezmiş gibi…

Kayıp Kanatlar 2: DüşüşWhere stories live. Discover now