Bölüm Yirmi İki

3K 304 22
                                    

Ta geçen hafta gelmesi gerekiyodu bu bölümün biliyorum ama yazamadım maalesef, bu seferlik kusura bakmayın :D İyi okumalar :D

   ''Ben sadece...'' diye başladı Faye cümlesine. ''Son zamanlarda biraz fazla korkuyorum.''

  Antares, bir süre tepki vermeden Faye'i süzdü. Elindeki elmayla oynarken bir yandan da kızıl saçlarını geriye attı. Antares, karanlık gecede sarı kırmızı çatırdayan ateşe çevirdi gözlerini. ''Kendin için m?'' diye sordu.

  Faye, omuz silkti. ''Bilmiyorum.'' dedi. ''Sadece korkuyorum.'' diye de ekledim. ''Ölümle ilgili hissediyorum. Biliyor musun bilmiyorum ama bir cadı ailesinde doğdum. Onlar, ölümü hissedebiliyorlardı. Bir cadı olmadığımın farkındayım ama...''

  ''Ölmekten mi korkuyorsun?''

  Faye, gözlerini Antares'e çevirdi. Kendi babasının ölümü hakkında bu kadar umursamaz konuşması kalbini kırmamış değildi ama umursamamaya çalıştı. ''Sanmıyorum. Ölümü sadece hissediyorum. Ama sanırım bunun ben olmamasından korkuyorum. Ya değer verdiğim birini kaybedersem?''

  Antares pek de neşeli olmayan bir şekilde gülümsedi. ''Alexander gibi mi?''

  Faye, bunun kelimelere dökülmesine sinirlenmişti. Gözlerini kıstı. Cevap vermemeyi tercih etti.

  ''Ölmek için milyonlarca yol var, Cyriaca. İnsanlar hayatları boyunca nasıl öleceklerini merak ediyorlar. Oysa asıl merak etmeleri gereken şey, ölürken nasıl hissedecekleri... Ve ölümlerinden hemen öncesinde... İnsanlar acılı bir ölümden korkuyorlar. Oysa korkmaları gereken şey, yalnız ölmeleri... Ölümü engelleyemezsin. Hiç kimseye engelleyemez. Ne kadar çok çabalarsan çabala mutlaka ölmen gereken zamanda ölmüş olacaksın. Ama ölüm anın sana bağlı. Nasıl hissedeceğini belirlemek senin ve etrafındaki insanların elinde. Ölümden korkma, Cyriaca. Ölmeden önce doğru şeyleri hissedememekten kork. Sevdiklerinin ölmesinden korkma. Ölmeden önce onlara doğru şeyleri hissettirememekten kork.''

  Faye, Antares'in sözlerinden çok fazla anlam çıkartsa da karşılık vermedi. O sözler hakkında konuşmak istemedi. Geçen birkaç dakikalık sessizlikte ateşin çatırtısı sanki çok daha gürültülü hale gelmiş gibiydi. ''Neden kafese geri dönmek istiyorsun?'' diye sordu Faye.

  Antares, sessizce nefesini burnundan verdi. ''Orada kaybettiğim şeyler var, Cyri. Oraya yeniden gitmeliyim.''

  ''Ne kaybettiğini... Neyi aradığını biliyor musun?''

  ''Hem evet hem hayır.'' diye cevap verdi Antares. Sıcak bir tondaki kahverengi gözlerini Faye'e çevirdi. ''Her şeyimi kaybettim orada, bunu biliyorum. Ama neyi aradığımı bilmiyorum.''

  Faye, Antares'e doğru yanaştı ve aralarındaki yirmi santimlik boşluğu kapattı. Bembeyaz, küçücük ellerini Antares'in esmer, büyük ellerinin üzerine koydu. ''Diğerleri, seni senden bekledikleri şeyler olduğu için kurtardı belki. Ama sadece senin varlığını isteyen bir ailen de var. Ben... Ben senden hiçbir şey beklemiyorum. Sadece burada olman yetiyor. Hepimiz zor şeyler atlattık ama hiçbirimizin yaşadıkları senin yaşadıklarınla kıyaslanamaz. Bunun ben de farkındayım, Nate de farkında. Biliyorsun, değil mi? En azından sana tamamen güvendiğimizi hissedebiliyorsun, değil mi?'' Faye, Antares'e yalvaran gözlerle baktı.

  Antares, birkaç sessiz derin nefes aldı. Çekingen bir tavırla Faye'e baktı. ''Sorun da bu, Cyri. Hiçbir şey hissedemiyorum.'' Bir süre duraksadı. "Sana ve Nathaniel'a karşı hissettiğim babalık şefkatini hissedemiyorum. Katalia'ya karşı hissettiğim sevgiyi de. Ve Regulus' a hissettiğim nefreti de hissedemiyorum. Asla anlayamacağın kadar zor bir şey bu."

Kayıp Kanatlar 2: DüşüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin