Bölüm Yedi

3K 307 12
                                    

  ‘’Hiç her şey paramparça oluyormuş gibi hissettin mi?’’ diye sordu Satan. ‘’Sanki dokunduğun her şey paramparça oluyormuş gibi…’’

  Evet, demek istedim. Hem de her zaman. Her an, her dakika.

  Ama bunun yerine duvara vurduktan sonra sızlamaya başlayan başım yüzünden yüzümü buruşturdum.

  ‘’Tanışma zamanımız geldi, diye düşündüm, Clara.’’ dedi. İsmimi söylerken harflerin üzerine bastırdı. Yüzündeki geniş gülümseme öyle rahatsız ediciydi ki.

  Konuşabilmem için ellerini biraz gevşetti. Konuşmadım. Başını hafifçe sola yatırdı. Boğazımı sıkmayı bıraktı. Birkaç adım geriye çekildi.

  ‘’Çok fazla melek tanıdım, Clara. Hepsi bunun için yaratılmışlardı. Ama sen…’’ Başını sağa sola salladı ve etrafımda çok yavaş adımlarla yürüdü. Konuşmasına devam ederken başındaki siyah kukuletayı indirip kısa siyah saçlarını ortaya çıkardı. ‘’Bir nefilim olarak doğdun. Yıllarca Lucretia’yı taşıdın. Ve sonra kanatlara sahip oldun. Hayat sanki senin üzerinde deneyler yapıyor gibi.’’

  ‘’Ne istiyorsun?’’ diye sordum.

  Satan, aramızdaki mesafeyi yeniden kapattı ve omuz silkti. ‘’Hiçbir şey.’’ dedi. ‘’İstediğim her şeye zaten sahibim, Clara.’’

  ‘’O zaman neden buradasın?’’ Sesimi olabildiğince düz bir tonda tutmaya çalıştım.

  ‘’Çünkü sizi izlemek beni eğlendiriyor. Nasıl düştüğünüzü izlemek… Nasıl tek tek kendinizi terk ettiğinizi… Çünkü seni izlemek beni çok eğlendiriyor, Clara. Nasıl terk edildiğini, nasıl gözden çıkarıldığını, umutlarının nasıl yok olduğunu izlemek beni çok eğlendiriyor.’’

  Ona gülerek karşılık vermek için kendimi zorladım. ‘’O zaman eğlencenin yarım kalmasına üzüldüm. Çünkü kimse kimseyi terk etmiyor. Hiç kimse senin istediğin şeyi sana vermeyecek.’’

  Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Başımı geriye atarak ondan uzaklaşmaya çalıştım ama sırtımı soğuk duvara çarptıktan sonra durmak zorunda kaldım. ‘’Öyle mi dersin?’’ Bir süre yüzümü süzdü. ‘’Daha hiç yükselemeden düşüşünü izleyeceğim, Clara.’’

  Yok oldu.

  Satan, öylece yok oldu.

  Karanlık, duvarların arasında gözlerimi dolaştırdım. Birkaç derin nefes aldım. Başımı yukarı kaldırdım ve bulutsuz, lacivert gökyüzüne baktım. Bir yağmur damlası, diye düşündüm.

  Burayı ben yaptım. En azından çoğunluğunu… Küçük bir yağmuru da yağdırabilirdim. Bir yağmur damlası…

  Alnıma bir damla düştü. Birkaç derin nefes daha aldım. Küçük bir serpinti başladı. Ellerimi havaya kaldırdım. Bir rüzgar, saçlarımı uçuşturarak yüzümü örtmesini sağladı. Serpinti hızlandı. Biraz daha hızlandı.

  Ve sağanak başladı.

  Nefesimi verdim. Birkaç saniye içinde sırılsıklam olmuştum. Hiç kıpırdamadan orada öylece durmaya devam ettim.

  Andrew, apartmandan içeri girdiğinde sırılsıklam olmuştu. Siyah tişörtü üstüne, siyah saçları da alnına yapışmıştı. Merdivenleri ikişer üçer çıktı. Üçüncü kata ulaşınca Nate’in kapısını sertçe tekmeleyerek açtı ve elindeki bıçağı boşluğa sallayarak bağıran Nate’i omzundan yakalayarak sarstı. Nate, daha çok bağırdı ama gümüş bıçağı elinden düştü. Nate, dizlerinin üzerinde yere çökerken Andrew da onunla birlikte yere oturdu.

Kayıp Kanatlar 2: DüşüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin