Bölüm Yirmi Beş

2.9K 278 6
                                    

Evet biliyorum bölüm eklemeyeli zilyon yıl oldu ve bazı olayları unuttunuz bile, çok çok özür dilerim ama elimden geleni yaptım cidden :D İyi okumalar :D

...

  Farmalhaut, gözlerini Anael ve Andrew arasında gezdiriyordu. Yüz ifadesini okumak neredeyse imkansızdı. Gecenin hafif rüzgarı uzun ama seyrek saçlarını uçuşturuyordu. Bütün adamlarının yerde ölü gibi uzanmalarına ne aldırış ediyor ne de bundan tedirginlik duyuyordu. Yüzünde şaşkınlığın zerresi yoktu. Sağ eliyle çenesini kaşıdı ve gözlerini Anael’e sabitledi. ‘’Hadi, konuşalım o zaman.’’ dedi olağanüstü sakin bir sesle.

  Anael de tıpkı Farmalhaut gibi sakindi. Onda da Farmalhaut’un sakin tepkisine şaşırdığını gösteren bir ifade yoktu. Bu, tıpkı onun zaten beklediği tepkiymiş gibiydi. ‘’Yer altında sahip olduğun dostlarına kimliğini açıklamanı istiyoruz. Kitleleri kendi etrafında toplamanı… Sonra da onları Regulus’a getirmeni…’’

  Andrew, Fire ve Casey, ikisi arasındaki soğuk diyalogu gözlerini bile kırpmadan izliyorlardı. Fire, Andrew’un bu konuşmanın gidişatını çok iyi bildiğine fazlasıyla emindi. Anael’e baktı ve Clara’nın ne çok kişinin ihanetine uğradığını fark ederek onun için üzüldü.

  ‘’Beni adamlarımın önünde aptal yerine düşürdüğünüz için mi?’’ diye sordu Farmalhaut alayla. Onda da her grigori meleğinde olan kibirden vardı. Hatta belki biraz daha fazlası… Anael ona cevap vermeyince, konuşmasını sürdürdü. ‘’Tamam.’’ dedi kısaca omuz silkerek. Bu, Andrew’un sandığından da kolay olmuştu. ‘’Ama onu yanıma istiyorum.’’ dedi Fire’ı göstererek. Bir anda tüm gözler, yüzünde hala derin yaralar olan ve vücudundaki ağrılar yüzünden hafif kambur duran Fire’a döndü.

  ‘’Basit ve işe yarmaz bir insanı neden yanına istiyorsun?’’ Casey, ilk kez konuşmuştu ve Fire’ı olabildiğince aşağılamayı hedeflemişti.

  ‘’Onu önceden de tanıyordum. İyi bir dövüşçü olduğunu biliyordum ama bir nefilimle kıyasıya dövüşecek kadar iyi olduğunu bilmiyordum.’’

  ‘’Güçlerim yokken…’’ diye araya girdi Andrew.

  Farmalhaut, güldü. ‘’Kendini küçümseme, Andrew.’’ Duraksadı ve isteğine tepkisiz kalan Anael’e döndü. ‘’Bir insanı sahne adamı olarak kullanıp diğer insanları yanınıza çekmeyi hedefliyorsunuz, farkındayım. Eğer Fire’ı bana verirseniz tüm adamlarım sizin emrinize girecek ve reklam yüzünüz yine Fire olmaya devam edecek. Pek bir şey değişmeyecek aslında.’’

  Buna Fire da dahil olmak üzere hiç kimse, Farmalhaut’un neden Fire’ı bu kadar önemsediğini anlayamamıştı. Hepsi, bu işin altından başka bir şey çıkacağının farkındaydı. Ama, ‘’Tamam.’’ dedi Anael. ‘’Fire’ı alacaksın. Kimliğini açıklayacaksın. Adamlarını Regulus’un emrine sokacaksın. İyi bir anlaşma.’’

  Farmalhaut, onu gözleriyle onayladı. ‘’Ayrıca son olarak; Amazonların ölmesini istiyorum. Her birinin. Özellikle de Katalia’nın.’’

  Geceye sessizlik eşlik etti. Ne Andrew ne Fire ne de Casey, Farmalhaut’un Amazonlarla arasında ne geçtiğini bilmiyordu. Anael biliyordu. Tepkisiz ifadesi yerini duygusuz bir gülüşe bıraktı. ‘’Aşkının nefrete dönüşmesi uzun bile sürdü.’’ dedi.

  Fire, ne kadar zorlasa da Farmalhaut’un Katalia’ya aşık olduğunu hayal edemedi. Ama sonuçta hepsi Farmalhaut’un pek de alışıldık durumların adamı olmadığı konusunda hemfikirdi. Fire, kendini Clara’nın dostu gibi hissediyordu. Faye’in, Lex’in, Nate’in, Will’in… Katalia’nın… Yapılan bu planları sadece dinlemek bile onu suçlu hissettiriyordu. Yapabileceği hiçbir şey yok gibiydi. İlk kez kendini Jamie dışında birilerinden sorumlu hissediyordu bu kez hem Jamie için hem de diğerleri için elleri, kolları bağlıydı.

Kayıp Kanatlar 2: DüşüşWhere stories live. Discover now