Bölüm Bir

5.1K 395 31
                                    

   Sessizce derin nefesler aldım.

  Baktığım ilk yüz Lucretia'nın yüzü oldu. Bir işaret bekledim. Sadece numaradan Regulus'un yanında olduğuna dair... Lütfen, Lucretia... Tek bir işaret... Beklediğim işaret gelmedi. Gözleri donuk bakıyordu. Yüzü öyle ifadesizdi ki... Başını hafifçe hemen yanında duran Regulus'a çevirdi. Ben de aynısını yaptım. Grigori meleğinin yüzü öfkeliydi. Onu daha önce de öfkeli görmüştüm. Ama bu seferki farklıydı. Böylesini hiç görmemiştim. Gözleri irileşmiş, burun delikleri genişlemişti. Dudaklarını birbirine bastırıyordu. Teninin koyu tonu yerini daha solgun bir renge bırakmıştı. Yumruk yaptığı ellerinin morardığını fark ettim. Koyu renk gözleri bir bana bir meleklere dönüyordu. Tuhaf biliyorum ama onu bu şekilde görmek beni memnun etmişti. İlk kez doğru bir şey olmuş gibiydi. İlk kez Regulus, bizden önde değildi. İlk kez onu şaşırtmıştık. Hatta belki de ilk kez onu korkutmuştuk. Evet, ben de şu an korkudan ölüyordum belki ama Regulus'u bu şekilde görmeye değerdi.

  Andrew'un yüzünü gördüm. Sonra Nate ve Faye'in. Sonra Katalia'nın... Şaşkın bakışlarının bana hiçbir yararı olmuyordu. Antares, hala kendinde değil gibiydi. Destek almadan ayakta bile duramıyordu. Will, sırtını kafese yaslamıştı. Nate'inkilerle aynı tondaki gözleri sessizce beni izliyordu. Ama diğerlerinin aksine şaşkın değildi. Hatta gülümsediğine yemin edebilirdim. Belki de biliyordu. Kesinlikle biliyordu. Melekler Çemberi'nin bakışlarını gördüm. Onların da bunu beklemediğine emindim. Ve onların arkasında duran diğer meleklerin de... Ama öte yandan Tarot, Onayephaton ve arkalarındaki melekler... Aradığım cesareti bana veren onların bakışlarıydı. Tarot'u ilk kez gülümserken görüyordum. Hafifçe başını yana eğdi.

  ''Ne yapacağım?'' dedim derin sessizliği bozarak.

  Regulus, bana doğru yürümeye başladı. Nefilimleri onun arkasında durarak diğerlerinin Regulus'u durdurmasını engelliyorlardı. Gözlerim Tarot'a kaydı. Hala gülüyordu. Hatta gülümsemesi her an daha da genişliyordu. Regulus'un yüzü sertleşiyordu ve bana doğru attığı adımlar hızlanıyordu.

  Anael, Regulus'un arkasından bağırdı. ''Yapma!''

  Regulus, Anael'i duydu mu bilmiyorum ama uyarısının onu engellemediği belliydi. Üstüme atıldı. Korkuyla gözlerimi kapattım ama birkaç saniye sonra Regulus'un sert çığlığıyla yeniden etrafıma baktım. Yer, titremişti. Regulus, sırt üstü yerdeydi. Kanatlarıma ait olduğunu düşündüğüm birkaç siyah tüy etrafa dökülmüştü. Derin bir nefes aldım.

  Regulus'a doğru bir adım attım. Hala yerdeydi ve kalkmak istese bile kalkamıyordu. Başımı ona doğru eğdim. ''Şimdi kimin kimin merhametine ihtiyacı var?'' dedim.

  ''Seni parçalara ayıracağım!'' dedi hırıltılı bir sesle.

  Kendimi gülmeye zorladım. ''Peki.'' dedim.

  Nefilimlerin beni öldürmek için üstüme atlayıp atlamayacaklarını merak ettim. Ama onlara doğru yürüdükçe kenara çekildiler. Beni öldürmeye çalışmadılar. Belki de Regulus'un yere düşüşünü gördükten sonra böyle bir planları vardıysa da artık yoktu. Lucretia'ya doğru ilerledim. Bir süre sadece ifadesiz yüzüne baktım.

  ''Geliyor musun?'' diye sordum ona.

  Dudakları kenara kıvrıldı. ''Tabi ki, hayır.''

  Dudaklarımı birbirine bastırdım. ''Sana güveniyordum.''

  Başını hafifçe yana eğdi. ''Biliyorum.'' dedi. ''Seninle ilgili her şeyi bildiğimi biliyorsun.'' Yüzünü bana yaklaştırdı. ''Kime güveneceğin hakkında biraz daha düşünmelisin.''

  Ona daha fazla bir şey söylemedim. İçimden bir ses onun bana ihanet etmeyeceğini söylüyordu. Bu bir oyun, diye düşündüm. Bu sadece Lucretia'nın zekice planladığı bir oyun.

Kayıp Kanatlar 2: DüşüşWhere stories live. Discover now