Bölüm On İki

2.9K 317 16
                                    

  Yarım Saat Önce…

  Duvarı izlemeye devam ettikçe gözlerim ağrımaya başlamıştı. Üzerinde oturduğum yatağın döşeğini sıktım ve sallanmama son vermeye çalıştım. Beynimin içinde öfkeli şarkılar çalıyor gibiydi. Odanın kapısı sertçe açıldı. Başımı o yöne çevirdiğimde en az Regulus kadar iri olan Antares’i gördüm. Onu son gördüğümden farklıydı. Temiz görünüyordu ve güzel kıyafetler giyiyordu. Hala bazı yara izleri yerli yerinde duruyor olsa da daha sağlıklıydı. Esmer teni, loş ışıklı odada parlıyordu. Hiçbir şey söylemeden gelip yanıma oturdu. Ben de hiçbir şey söylemeden durup ona bakmayı sürdürdüm.

  ‘’Teşekkür ederim.’’ dedi sonunda, sert bir ses tonuyla. Daha önce onun sesini hiç duymadığımı fark ettim. Akılda kalıcı bir sesi vardı. Boğuk ama sertti. Teşekkürüne karşılık yarım yamalak gülerek başımı salladım. ‘’Yeniden dirilmiş biri için oldukça iyi görünüyorsun.’’ dedi.

  Başımı aşağı yukarı sallayıp dudaklarımı birbirine bastırdım. ‘’Sen de uzun bir süre esir tutulmuş biri için oldukça iyi görünüyorsun.’’ diye karşılık verdim.

  ‘’Göründüğüm kadar iyi değilim.’’ dedi gülerek. Ben de aynı şekilde hissediyordum. Ama bunu onun gibi dile dökecek kadar cesur değildim. ‘’Sizin zamanınıza ayak uydurmak zor. Kaçırdığım çok şey var.’’

  ‘’Evet.’’ dedim. ‘’Fazlasıyla uzun zamandır yoktun. Ama… Zamanla alışacaksındır. Biz sana yardım ederiz.’’ Omuz silktim.

  ‘’Evet.’’ dedi ve bir süre duraksadı. ‘’Bana yardım ettiğin için tekrar teşekkürler. Sen… O şey olduğunda… Öldüğünü sandığımızda… Sana teşekkür edemediğimi düşünerek kötü hissetmiştim.’’

  ‘’Rica ederim.’’ diyebildim sadece. Antares, bir süre söyleyecek başka bir şeyi olup olmadığını düşündü. Sonra hiçbir şey demeden ayağa kalkarak kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açmasından hemen önce arkasından seslendim. ‘’Ama sana yardım edebildiğimi düşünmüyorum.’’

  Antares, arkasını döndü ve benimle göz teması kurdu. ‘’Ettin.’’ dedi ısrarla.

  Başımı sağa sola salladım. ‘’İnan bana, edemedim.’’ dedim. Yeniden yanıma gelerek oturmasını bekledim. ‘’O kadar kolay olmazdı bu. Bunu yeni anladım.’’

  ‘’Zaten kolay olmadığını sanıyordum.’’

  Bir süre ellerime bakara düşündüm. Sonra yeniden başımı kaldırdım. ‘’Regulus… Seni öldürmedi. Öldürebilirdi ama öldürmedi. Çünkü ölünden korkuyordu. Öldükten sonra geri döndürülebileceğinin farkındaydı. Seni kontrol altında tutmak istedi. Bunu başardı da. Binlerce yıl, Antares, binlerce yıl hiç kimse seni bulamadı. Ama sonra birden bulduk seni. Kurtardık.’’ Duraksadım. ‘’Eğer Regulus’u biraz olsun tanıyabildiysem, seni bu kadar kolayca kurtarmamıza izin vermeyeceğini biliyorum.’’

  ‘’Yani?’’ diye sordu.

  Dişlerimi sıktım. ‘’Bir planı var. Yine… Yine bizden önde. Yine bizim bildiklerimizden çok daha fazlasını biliyor.’’ Sinirle nefesimi verdim. ‘’Yavaş yavaş yeniyor bizi. Yavaş yavaş sahip olduğum her şeyi alıyor.’’ Her söylediğim kelimeyle daha çok sinirleniyordum. Sonunda oturmaya devam edemedim ve ayağa fırlayarak odanın içinde dolaşmaya başladım. ‘’Yenilmek istemiyorum. Onun yenilişini izlemek istiyorum.’’

  ‘’Bu hepimizin istediği şey, Clara.’’

  ‘’Evet ama hiçbiriniz hiçbir şey yapmıyorsunuz!’’ diye bağırdım ona. ‘’Hepiniz benim kahraman olmamı bekliyorsunuz! Hepiniz sizi kurtarmamı bekliyorsunuz!’’ Nefes almak için duraksadım. Antares, karşılık vermedi. ‘’Ben kahramanınız olamam.’’ dedim sakin bir sesle.

Kayıp Kanatlar 2: DüşüşWhere stories live. Discover now