9. Bölüm: Sessizlik

552 80 63
                                    

Ayna karşısında parçalanmış bedenin kan izleri, yere damla damla akarken, beyazın tonu kırmızıya boyandı usulca. Sönük ateşin kıvılcımı, odanın içinde çatırdayarak yanarken, sessizlik arkadaşlık etti kayıp olan benliğime.

Sokağın ışıkları patladı...

Kan lekesi avuç içlerine yapıştı.

Gözleri uzaklara, boynunda ki iplere dolandı.

Geçmişte yaşanmış olayın üzerine beyaz çarşaf serildi.

Geçmişin izinde kayıp olan küçük kız, ortaya çıktı...

Bir, iki, üç...

Gözlerim karşımda duran adamın heybetiyle sönerken, içimde başlayan sessizlik çığlıkları, kulaklarımda yankılanmaya başladı. Yanıp tutuşan benliğim, avını yakalayan avcı gibi irkilirken, karşımda duran adamın kirli geçmişi üzerime saçıldı. Dudaklarım kendini mühürler gibi açılmaz, tek kelime dâhi etmezken, adam... Dudaklarına kondurduğu gülüşle, bedenimi parçalara ayırarak etrafa savurdu.

"Bir merhaba yok mu... Kardeşim!"

Dudakları arasında dökülen kelimelerin sertliği, zincirlere dolanmış, ayaklarıma bağlanmıştı. Kardeşim! Sessizlik oyunu sürdürülürken, gözlerim halimi belli etmezcesine kin, nefret ve öfkeyle bakıyordu karşımda duran adama. Bedenim kayıp olan benliğime ulaşırcasına hareket etmezken, gözlerim ona inat, iri ve acımasız bakıyordu.

Omuzumda hissettiğim hafif bir baskıyla irkilirken, gözlerim ondan ayrılmıyordu.

"Yosun ne oldu? Ne yapıyorsun burada?"

Konuşmuyor, ses çıkarmak için de hiçbir şey yapmıyordum. Sessizliğin emrettiği oyunu sürdürüyor, gelecek olan çığlığın sesini bastırmaya çalışıyordum. Nazlı karşıma geçip ne olduğunu anlamaya çalışırken, Yankı kapı ağzında kime baktığımı görmeye çalışıyordu. Nazlı beni kendine doğru çekip gözlerimin içine baktığında, hissiz ve ruhsuz bir şekilde gözlerine odaklandım. Kulaklarımı sağır edecek, dilimin lal olmasını sağlayacak, gözlerimi ölünün üzerine tutacak kelimeler Yankı'nın dudaklarından dökülürken, Nazlı'dan uzaklaşıp kapıda ki adama baktım tekrar.

"Ver sen kardeşim onları"

Yoktu. Evden çıkıp bahçeye bakınırken, bahçede ki adamlar ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bahçenin içinde ordan oraya koşuştururken, onun yokluğu üzerimde korkunun tohumlarını savurdu.

"Yosun! Dur ne yapıyorsun!?"

Nazlı bana doğru koşup gelirken, ellerim saçlarımı çekiştiriyordu. Gördüğümü sanmış ve aynı olayların bir kez daha zihnimde dolaşmasına izin vermiştim.

"Ne yapıyorsun, iyi misin sen?"

Nazlı beni tutup kollarını bana doladığında hareketsiz kalıp öylece durdum.

Yankı elinde telefonumla yanıma geldiğinde, bakışlarımı ondan çekmeden konuşmasını bekledim.

"Çağrı"

Tek kelime olayı anlamama yetmişti. Hafifçe başımı sallayıp, telefonu elinden aldım. Ekrana baktığımda kapanmış bir ekranla karşılaşmam, onun kapattığını ve sinirli olduğunu göstermişti bana.

"Ne oldu sana?"

Kafamı iki yana salladım, konuşmak istemiyor, bugünü bir an önce unutmak istiyordum. Nazlı ile birlikte eve doğru ilerlerken, Yankı arkamızdan bize eşlik etti. Salona girdiğimizde kendimi koltuğa bırakıp, arkama yaslanarak gözlerimi kapattım. Gördüğüm sandığım yüzün, hayal olması içime biraz da olsa su serperken, düşünmeden de alı koyamıyordum kendimi.

Tutsak                                                              (Tamamlandı)Where stories live. Discover now