2. Bölüm: Yangın

1.8K 191 314
                                    

Herkese merhaba, ilk bölümle ilgili o kadar güzel yorumlar aldım ki.. hepinize çok teşekkür ederim ❤️

Artık bir diğer yeni bölüme geçebiliriz güzellerim.

___________________

Kalp ritimlerim yavaşlayarak normale büründü. Elimde bulunan ilk yardım çantasın da uzun bir süre gözlerim takılı kaldı. Gelmişti ve yanımdaydı, kolları arasında olamasam da buradaydı ve bu bana yeterdi. Yağmur altında sırılsıklam olurken, 'kızım' diye seslenişini unutamıyordum, kalbime kazınmıştı. 'Baba' bu kelimeyi uzun bir süredir dile getiremiyordum. Söylerken canım yanıyordu, belki de ağır geliyordu bilmiyordum.

Saatlerce dışarıda yağan yağmur altında bekliyordu. Ona gel desem de beni dinlemeyerek bildiğini okudu. Kendini suçluyordu, ama onun bir suçu yoktu. Göğüs kafesim acıyla sıkıştı, nefeslerin ciğerlerime yetmedi. Yangının kokusu içimi doldurdu. İçim yanıyor ve küle dönüşüyordu. En tuhafı ise, küllerinden doğarak tekrar eski halime bürünüyordum. Yangının acı dolu haykırışı kabarttı kulaklarımı.

Yangın küçük bir bedenin imtihanı oldu.

Yerimden kalkarken, gözlerim dışarıda yağmur altında sırılsıklam olan babama kaydı. Üşüyordu, bedenim buz tuttu. Karanlık sokakta pek fazla göremesem de gözlerinin burada olduğunu anlayabiliyordum. Gözyaşlarımla baktım sokağın ortasında duran adama. Gelmiyordu, gitmiyordu da, peki ne istiyordu? Derdi neydi? Yağmur altında ıslanarak ne elde etmeye çalıyordu. Ayağımın altından kayan zeminle birlikte dizleri üzerime çöktüm, bunu yapmamalıydı, her gün öldüğümü yanarak küllerimden doğduğumu bilmiyor muydu? Yangın küçük bir kıvılcım yakarak içine çekti bedenimi, yavaş yavaş yanarak yok olmak üzereyken şimdi yangın yavaş yavaş sönüyordu. Çünkü o gelmişti, babam gelmişti.

Şimdi ise giderek beni ona mahkum edemezdi, ellerimden kelepçeleyemezdi hayata. Biz bu hayata tutsak olmuştuk öyle değil mi? Yorulmuştum, acı çekmekten değil hayatın bu kadar acımasız olmasından. Nefessiz kalmıştım yaşanan onca olaylardan sonra, nefes almakta güçlük çekiyordum. Hızla oturduğum yerden ayağa kalktım, o bu eve girmeliydi, girecekti. Kapıyı açarak dışarı çıktım. Soğuk hava karşıladı bedenimi. Gözlerim uzakta bana bakan babama kaydı. Beni görmesiyle sersemleyerek ayağa kalktı.

Bana doğru yaklaşırken onunla nasıl başa çıkacağımı düşünmeye başladım. Önümde durduğunda gözlerimi istemsizce yere indirdim, nedense ona bakmak istemedim. Karanlıktan yüzünü de göremiyordum, ona bakarsam geçmişin yine gün yüzüne çıkacağını biliyordum. Biz geçmişi yakmamış mıydık? Küllerini etrafa saçmamış mıydık? Her şeyin tekrar başlayacağını söylememiş miydik? Ben onun elinden tutarken, babamın aklında yatan o düşüncelerden haberim yoktu.

Babamın ellerinden tutup içeriye girmesini sağladım. Salona girdiğimizde henüz yüzünü görememiştim arkası bana dönük olduğundan. Yüzünü bana dönmedi, derin bir nefes alarak babamın önüne geçtim. Gözlerim irileşerek babamın yüzünün her karesini taradı. Yüzü yara bere içindeydi. Canımın yandığını, gözlerimin dolduğunu hissettim. Büyük elleri küçük ellerimi avuçladı, kalbim kalbine sarıldı nefeslerim kesildi, ölüm kapımı yumrukladı tüm heybetiyle.

Tutsak                                                              (Tamamlandı)Where stories live. Discover now