5. Bölüm: Kan Avı

933 128 86
                                    

Geç oldu çiçeklerim ve bu yüzden özür dilerim, kendimi toparlamam zaman aldı, ve size dediğim gibi de hızla bölümü yayımladım. 

Bu bölümde çok zorlandım, daha iyi anladım her şeyi, aslında kelime dağarcığım hâlâ gelişmemiş, çok az olsa da.

Neyse umarım hepinizin hoşuna gideceği bir bölüm olur, hadi bakalım iyi okumalar..

___________

Ellerimin titremesini aldırmadım, göğüs kafesim olanlara büyük bir heybetle parçalıyordu kendini. Yanağımdan süzülen yaşı elimin tersiyle sildim, ağlamak acizlik değildi ama şu anki durumum acizlikti. Aldığım nefeslerin beni yorduğunu hissediyordum artık. Nefes almak, onları ciğerlerime doldurmak ağır geliyordu.

Karşımda gözleriyle bana yalvaran babamın bakışlarında aktı bir damla gözyaşı. Gözlerimi ondan çektim, bana bakan, yüzümün her bir karesinde gezinen kehribar renkli gözlere gitti bakışlarım. Ona olan nefretim gün yüzüne çıktı bir kez daha. Bu adam ciğerlerimi nefeslerle değil, kendine olan nefretiyle doldurmuştu.

Odanın karanlığında durduk, odanın karanlığında kaybolduk.

Ellerimi göğsüne yerleştirerek onu kendimden uzaklaştırdım, babamın yanına doğru yürüyüp önünde diz çöktüm. Burnundan akan kanın, dudaklarına inen ince çizgisinde acıdı kalbim. Ellerim yaralı yüzünde, yumuşak dokunuşlarıma izin verdi. Dokunduğum yaraların, içimde tuttuğum kabuk bağlamış yaraların üzerine akıttı kan damlalarını. Dudaklarımı birbirine bastırdım, her hangi ağzımdan kaçan bu hıçkırığın, odaya yayılmasına engellemek amacıyla.

Kozasından doğan kanatlarını ışığa ilk kez açan kelebek kadar neşeli, üç günün sonunda gözlerini karanlığa kapayan ölü kelebek kadar doluydum.

Babam kurtulmuştu mutluydum, ama tekrar gidecek korkusuyla da hüzünlüydüm. Kaçışa çıkıyordu yollarım, terk etmesine bağlıyordum duyguları. Gözlerimi kapattım bu gerçekle, açtı gözlerini kelebek, mutluydu ve hüzünlü, uyuduğu onca günün ardından açmıştı gözlerini ama uçmayı bilmiyordu henüz. Denedi, çırpı kanatlarını, gülümsetti bu deneme, bir kez daha çırptı kanatlarını bu ilkine göre daha iyi gelmişti ona. Üçüncü denemenin ardından açtı kanatlarını gökyüzüne, davet etti ışığın kanatlarını parlatmasına.

Yanağımda hissettiğim yumuşaklıkla açtım gözlerimi gerçeğe, babam dolu olmuş gözlerini gözlerime hapsetmişti. Yanağımı okşadı, yanağımı eline yasladım. Kendimi tutamadım daha fazla. Bıraktım hıçkırıklarımı, dağılmasına izin verdim, duvarlara çarptı içimde atan, dışa vuran hıçkırıklarım. Babam acıyla gözlerini kapattı, canı yanıyor olmalıydı, bu düşünceyle için bir kez daha kanat çırptı acıya.

"Ağlama mavim, ağlama, özür dilerim kızım, seni koruyamadım"

Kafamı iki yana salladım.

"Hayır baba, özür dileme, senin suçun yok. Ben her şeyi kendi rızamla kabul ettim. Bana hiçbir şey olmaz, sen sadece kendine iyi bak tamam mı?"

Ağırca başını iki yanına salladı. Duyduğum adım sesleriyle kafamı kaldırdım, odada olan üç adam dışarıya çıkıyordu, gözlerim Çağrı'ya gittiğinde bana bakıyor olduğunu gördüm, ona gözlerimi kıstım. Bedenim çıkmaz sokaklarda kendine yeni bir yer inşa ediyordu, bu inşa ettiğim yer ise ona çıkıyordu. Bana doğru yürüdüğünde gözlerimi ondan çekmedim.

Tutsak                                                              (Tamamlandı)Onde histórias criam vida. Descubra agora