14. Bölüm: Geriye Dönmek

287 63 16
                                    

Terden yüzüme yapışan saç tellerimi geriye doğru çektim. Gözlerimi bir an olsun ondan ayırmazken, hızlı alıp verdiğim nefeslere kazanmışlığın verdiği gurur ekleniyordu. Ondan uzağa gidecektim, o artık hayatımda olmayacaktı. Kehribar renginde olan gözleri daha koyu bir hal alırken, hırıltılı nefeslerine idam ipi geçirmiş, damarları belirginleşmişti. Öfkeliydi, yenilgiye uğramıştı. Ben kazanmış, onu yıkmıştım.

Gözlerine son kez bakıp odadan çıktım. Artık burada kalmak için bir sebebim yoktu. Buraya ilk adım attığım zaman bana  bedel ödeyeceğimi söylemişti, ama tam tersi olup bana bugüne kadar hiçbir şey yaptırmamıştı. Babamın günahlarını kendi üzerimde borç kılıp arıtmak istemiştim. Ama bundan sonra ona baba demeye bile bin kez düşünmek için çok şey görmüş ve duymuştum. En önemlisi kriz anında geçmişin silik anıları canlanmıştı gözleri önümde. O günü eksik olsada hatırlıyordum, sahneleri, sesleri. En önemlisi ise, depremin bıraktığı enkazı çok net keşfetmişti zihnim.

Onun şimdi nerede ne yaptığı umrumda değildi, bu kez gelmesi için değil, gitmesi için dualar edecektim içten içe. Çünkü bu duruma beni sokan tek kişi babamdı, aynı yaşananların sebebi olduğu gibi. Ares... Onun sebebi de aynı kişiydi, ondan nefret etmeme sebep olan kişi de babamdı. Herşeyin sorumlusu oydu. Çağrı'ya gelmeme sebep veren kişiydi o, ve aynı zamanda kalmam için sebep bırakmayan da.

Son basamağında durdu adımlarım. Bu eve ilk geldiğim gün, merdivenlerden çıkan adımlarım bugün gitmek için basacaktı basamaklara. Derin bir nefes alıp kaldığım odaya son kez girdim. Bu odanın içinde çok şey yaşamıştım, ve aynı zamanda bu odanın içerisinde açılmıştı kilitli kapılar. Geçmiş aslında sadece göründüğü gibi değildi, altında çok şey gizliydi. En önemli sebebiydi, annemi gözlerim önümde kaybettiğim an. Aralanmış olan kapıyı açmak için savaşacaktım. Ares'e olan nefretimin sebebini öğrenecektim, annemi neden kaybettiğimi, babamın neden bize yalanlar söylediğini. Herşeyi öğrenmek için artık bu evde kalmayacak, ondan uzakta olacaktım.

Banyoya girip elimi yüzümü yıkayıp geri çıktım. Dolaba yönelip içinden diz üstü tek omuzlu sade bir elbise çıkarıp, üzerimdeki eşofman takımından kurtulup kenara attım. Duş almam gerekiyordu, ama bir an önce gitmek istiyordum bu evin hayatından, o adamın yaşamından. Onunla iken farklı duygular, hisler örtülüyordu üzerime, bunu istemiyordum. Elbiseyi giyip dağılan saçlarımı parmaklarımla düzelttim. Ayağıma beyaz spor ayakkabıları geçirip son kez odanın içine göz gezdirip çıktım. Bu eve gelirken kendime ait bir şey getirmemiştim, bu yüzden yanımda bir şey almama gerek yoktu. Bu eve sadece ben gelmiştim, ve ben şimdi bu evin demirlerini aşarak çıkacaktım.

Merdivenlerden inerken, içimde engel olamadığım his kalbimi yoklarken düşünmemeye çalıştım. Son basamağıda inip salona girdim. Çağrı elinde tuttuğu kadehiyle ifadesiz gözlerini etrafına çevirmişti. Dağınık koyu saçları alnının üzerine düşerken, giydiği siyah atlet ve gri eşorfmanıyla kusursuz görünüyordu. Ondaki kusur buydu, kusursuzluğunu kimsenin giremediği merhametine saklamaktı. Ona doğru bir adım attığımda bakışları anında beni buldu. Konuşmadı, konuşmadım. İfadesiz yüzüne aynı ifadesiz bakışlarla baktım. Bir adım daha atacakken durdum. Daha fazla vakit harcamak istemiyordum, ve bir an önce buradan gitmeliydim. Ondan uzağa, onun yaşamından çok uzağa.

Tutsak                                                              (Tamamlandı)Where stories live. Discover now