11. Bölüm: Tutuklu

546 67 2
                                    

Merhaba çiçeklerim.

Bölüm çok geç geldi bunun için çok üzgünüm, ama artık eskisi gibi boş vakitlerim olmuyor. Tek bir kelime zar zor yazabiliyorum artık.

Boş vaktim olduğunda- ki bu çok nadir oluyor artık djdjsj- hemen dinlenmeye çekiliyorum. Ve bölümler geç geliyor. Anlayacağınızı düşünüyorum çiçeklerim.

Neyse daha fazla beklemeyelim, bölüme geçelim bakalım. Ama hemen geçmeden simgesini bırakalım.

🍷🌼

Şarkı; For you

-__________________________

Işığın yansıması, karanlığa tutulmuş boylu boyuna aydınlığına kavuşturmuştu. Küçük bir kız çocuğunun sarı saçları dalgalanmış, saç telleri rüzgardan gözleri önüne düşmüştü. Genç kız elindeki kitabın sayfalarına döktüğü gözyaşlarını, kitabın içine sakladı, sayfasını değiştirdi, gözyaşlarını sayfalara akıtmaya devam etti. Tozlanan rafa kaldırdığı kitap, sertçe ayakları önüne düştü. Kitabın içinden küçük bir kağıt parçası, zeminde sürüklendi. Not kağıdı üzerinde kara kalemin kendini karalamasını, kelimelerin kendine mühürlenmesine izin vermişti.

Her zaman kaybeder miydi insan, daha kaybettiğinin yasını tutamadan? Bu kadar kolay mı olurdu değer gördüğünün, elinden sertçe çekilip yokluğa tutsak edilmesi. Daha ne kaybettiğini bilmeden, bir başka kayıpları düşünebilir miydi insan? Yanında olmayan, adının dâhi anılmadığı birini hatırlar mıydı bir başkası? Gözleri, ilk defa kendine benzeyen birini gördüğünde benimser miydi kan bağı? Bu kadar mıydı içindeki yüce olan kan bağı? Önemli miydi peki?

Yıllardır olmayan, varlığından haber dâhi almadığımız biri, hiç ummadığımız bir anda karşımıza çıksa ne tepki verirdi beden? Özler miydin seni hiç önemsemeyen birini? Ve o kişi, senin geçmişinin katili iken! Seni ölüme mahkûm eden bir insan, tekrar öldürmeye kalkar mıydı? Cevapsız binlerce sorunun, içinde yatan sorunların bağları, düğüm haline gelip ayaklarıma düğüm oldu. Gözlerindeki ışığın kaynağı neyden kaynaklıydı? Dilim kelimeleri kendine örtmüş, üzerine kılıfını geçirmişti. Gözlerim sadece onu görüyordu, ama tam olarak o yüzde ne gördüğümü çözemiyordum. Ben o gözlerde ne görüyordum?

Özlem mi? Yoksa endişe mi? Peki neden özleyecekti beni? Neden beni gördüğünde endişe duyacaktı? İkimizin de sesi, sanki büyük bir dağın arkasında fırtınalar estirmişti. Bana doğru attığı bir adımda, geçmişin odasında kapalı kalan o kız, kilidi çevirmişti. Bana attığı her adımda, geçmişe doğru gidiyordu adımlar. O kapının arkasında yaşanan olaylardan çok, o kapıyı açıp çıkan kızın gördükleri depremi yaşatmış, katile damga vurmuştu. Omzuma dokunan kollarla irkildim. Gözlerimi ondan zar zor çekerek, görmeye alıştığım yakıcı kehribarlara odaklandı. Dudaklarının arkasında yığın haline gelmiş kelimeleri, ok gibi yayılıyordu bedenime. Konuşmasını, soru sormasını istemiyordum.

Bedenimi titreten sesi, kulaklarımdan içeriye sızdığında, küçük bir ânı canlandı gözleri önümde. Orada ki insanlar ne kadarda mutluydu, peki bu mutlulukları ne kadar sürmüştü? Oğullarının yaptıklarından sonra ne kadar daha sürmüştü? Çağrı'nın gözlerine belki de ilk defa bu kadar yoğun bakıyordum, beni anlamasını istiyordum. Buradan gitmek istediğimi söylüyordu gözlerim. Dudaklarım dikilmiş gibi açılmıyordu. Gözlerine son bir kez daha baktım. Anlaması için.

Tutsak                                                              (Tamamlandı)Where stories live. Discover now