XIV

19K 1.1K 1.9K
                                    

Normalden çok çok daha uzun bir bölüm oldu ve iki günlük gecikmenin de böylece açığını kapattığımı umuyorum.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın, olur muu? 


XIV

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

XIV

Her şey insan içindi: sevinç, heyecan, ıstırap, hüzün, ölüm, yaşam, doğum ve en beteri de tükenmişlik, çaresizlik hissi. Kendimi nadiren bitkin hissederdim ve şimdiye kadar kazanmam gereken hiçbir savaştan çekilmemiş, korkmamıştım.

Şimdi... Ne yapacağımı bilemiyordum. Bir tarafımda uyuyan o yılan göz kapaklarının ardındaki kırmızı gözlerini üzerime diktiğinde bu ölümler çok da korkunç gelmiyordu fakat öteki yarım, her şeyden önce vicdan sahibiydi. En azından deniyordu. Bu hazmedilmesi güç ikilemin arasında kalmıştım ve öylece dikilmek, ne yapacağımı kestirememek yoruyordu.

Sürüklendiğim karanlık dünyaya uyum mu sağlamalıydım yoksa her şeye rağmen insani tarafımı gün yüzünde mi tutmalıydım? Bir taraf akılcıyken, bir taraf daha duygusaldı. Ve beni hangisinin yönettiğinden emin değildim. Belki de ikisiydi ve şimdi birbirinden ayrıştırmak zorunda kalmak beni çıkmaza sokuyordu.

Tüm o tükenmişliğimi boş vermem gerektiği için karnımdaki acıya göz yumarak soğuk gecenin ortasına bir nefes bırakıp Gökhan'ı takip ettim. Ağrımın yavaşlattığı adımlarım ona yetişemeyince park alanının karşısındaki geniş, bomboş alanın ortasında durdu ve omzunun üzerinden bana baktı. Karnımın üzerindeki elimi boşluğa doğru indirince hiçbir ifadenin okunmadığı gözlerini karnıma indirdi. "Arabada beklesen daha iyi olur," dedi sessizce. Etrafta hiç ses olmadığı için onu duyabildim. Bu eğlence mekanından dışarıya tek bir ses bile çıkmaması ilginçti. Aynı zamanda binanın işlek önünden de arkasına kadar bir gürültü gelmiyordu.

Uzun bir cümle kurmak istedim ama ağzımın içi kurumuştu. "Yürü, Gökhan," diyebildim yalnızca. Fakat ben yanına gidinceye dek hareket etmedi. Adımlarının hızını bana göre ayarladığını ve yavaş yürümekte usta olmadığını, ara sıra benden iki adım öne geçtikten sonra aniden hatırlamış gibi yavaşladığında anlayabiliyordum. Bir ara sanki bir bıçak dikişi patlayan yarama batırmış gibi hissedince nefesim kesildi, dizlerim titredi fakat düşmeden öylece durdum. Gökhan refleksle bir elini koluma, ötekini sırtıma koyup başını başımın hizasına eğdi ama birkaç saniye sonra dışarıdan nasıl göründüğümüzü idrak edince doğruldu. Bense ağrımdan başka hiçbir şeyi düşünemeyecek durumdaydım. "İyi misin?" diye sordu kaşlarını çatarak.

Bir süre sonra keskin acı kendini sürekli ağrıya bıraktı. "İyiyim," dediğimde ellerini çekti ve birkaç saniye ne yapacağına kararsız kalmış gibi göründü.

Papatyalar Karanlıkta Büyür Where stories live. Discover now