III

37K 1.9K 990
                                    

‼️Rica ediyorum bir kitabın yorumlarında başka kitapla ilgili konuşmayın. Lütfen.

Oy verip bol bol yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Beğendiyseniz arkadaşlarınızla paylaşmayı da unutmayın lütfen. 🖤

Sevgim üzerinize olsun. ❄️

III

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

III

Bir dilek hakkım olsaydı dün geceyi ve bugünü hayatımdan silmek isterdim. Baş edemeyecek kadar güçsüz olduğum için değil, bu kadar ansız gelişen olayların anlamını çözemediğim içindi. Eve gelene kadar yolda teori üretmekten başıma ağrı saplanmıştı. Babamı tanıyordum ve tüm teorilerin kaynağı çok mantıksız geliyordu. Cevabını bulmam gereken tek bir soru vardı: neden?

Zihnimdeki her parça kara büyünün etkisi altındaymışçasına duman içindeydi. Yolumu bulamıyordum ve gökyüzünü göremiyordum. Işığa ilk kez bu kadar ihtiyaç duysam da bir yanım karanlığın sessizliğine ihtiyaç duyuyordu. Tam anlamıyla çaresizlik. Baştan aşağı çaresizlik. Çözülmeye niyeti olmayan sorular, elimde olmayan gerçekler fildişinden yapılma koca bir umutsuzluk dalgasının arasında nefes alabilmek mucizeydi. Babamın iyi olduğuna dair inancım yıkılırken kaskatı bir belirsizlik zifiri karanlık bir odaya kapısını açıyordu.

Salonda oturan, keskin bir yapıya sahip düzgün burnunun yan profilini gördüğüm ve hiç aşına olmadığım adamın karşısına sessizce ilerlemeden önce Filiz yorgun haliyle, "Ben odamdayım," dediğinde bugün en memnun olduğum cümle bu oldu.

Adama doğru döndüm. "Buyurun?" dedim oturmadan. Ben konuşmadan yüzüme bakmadı. Yüzündeki tuhaf ifade adam hakkında ne düşünmem gerektiğine engel oldu. Tek izlenimim saçlarının doğal bir güzellikte olduğu ve şekillendirmek için vaktini israf etmediğiydi.

Kafasını kaldırdığında yüzüme oyalanmadan, acelesiz bir bakış attı. Gözlerini kırpmadan bakıyor oluşu ve kusursuz rahatlığı ve bakışlarındaki tanımlayamadığım bir şey insanı huzursuz ediyordu. Evimdeki salonda oturan yabancı, ismini söyledi: "Ben Gökhan Tunalı. Ve sen de Merve Balaban'sın." Soru sormuyordu ve tanışmak için hiçbir girişimde bulunmuyordu. Karşımda rahat bir pozisyonda otururken zihnimin gerilerini yokladım ama bu isim ve daha önce kimsede rastlamadığım farklı yüz hatları bana birini anımsatmadı. "Senin baban kaybolmuş, benim de kız kardeşim. Dün gece aynı saatlerde."

"Filiz'e annen olduğunu söylemişsin," derken dudaklarımdan dökülen cümleler, sesimdeki sert şüpheyle birlikte biçim kazandı.

Papatyalar Karanlıkta Büyür Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin