XV

21.1K 1.2K 2K
                                    

Selamss, uppuzuun bir bölümle PKB karşınızda.

Bölümü siz okumaya geçmeden önce minik bir uyarı yapacağım. Arkadaşlar bu bölümde Vera ile Vaha'nın 56. Bölümünde olan sahne var. Okumak isteyeniniz varsa şayet spoiler yersiniz. Bir de o sahne Vera ila Vaha'da ilkbahar, yaz mevsiminde geçiyordu. Ama burada kış, lütfen o kısma takılmayın. Burada kış versiyonunu okuyacağız.


Keyifli okumalar dileriiim.


E-Rabbit hiç utanmıyor bu kadar mükemmel editler yapmaya... 🖤

 🖤

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

XV

Kendi gerçeklerimi hiçbir zaman değiştirmek istemedim. O sınırları yeniden şekillendirmek, yok saymak yapamayacağım kadar keskin bir eylemdi. İnandığım şeyler benim gerçeklerimdi ama şimdi bunun yeterli olmadığını görüyordum.

Bir dönüm noktası daha...

Kendime vurduğum bir darbe daha...

Beni labirentin çıkmazına sürükleyen bir yol daha...

Bocaladığım o an şüphenin ufak tohumu da zihnime düştü. Hiçbir kanıt yoktu ve son zamanlarda gerçeğin gördüğümüzden, bildiğimizi sandığımızdan, daha önemlisi inandığımızdan daha farklı olabileceğini öğrenmiştim.

Her zaman tökezledim fakat hiçbir zaman düşmedim. Bu kez toparlanamıyordum çünkü ne zaman doğrulmaya çalışsam ayağıma yeni bir engel takılıyordu.

Yapmak zorundayım. Dik durmak, engeller beni düşürmeden önce onları görmek, fark etmek zorundayım. Annemin yaşadığını benden saklayan, kim bilir bilmem gereken neleri daha gizleyen babam için değil, artık yalnızca kendim için ayakta durmalıydım.

Gözümün içinde çakan sinirlerim, bulunduğumuz hücrenin boğuculuğundan, kasvetinden bile daha zorlayıcıydı. Nemli, sıvasız duvarlardan yükselen koku nefes almayı güçleştiriyordu. Yine de boğazı ellerimin altında olan, kanın yüzünün rengini değiştirdiği ve ellerime de kırmızısını bulaştırdığı bu adama körü körüne inanacak kadar körleşmemiştim.

Derimin altındaki derisinin damarlarının şiddetle attığını hissediyordum. Biraz sonra çırpınışları yavaş yavaş kesilecek, bağlı olan ellerini ve kollarını başaramadığı bir çabayla kımıldatmayı kesecek, boğulacaktı. O an için, içimde yükselen nefretin dürtüsüyle ölmesini istiyordum. Ellerimin arasında, bana yalvaran gözlerle bakarken ve yaşamak için çırpınırken...

Ama Gökhan beni zorlukla adamın boğazından ayırdı.

Beş adımlık mesafeyi hangi ara adımladığımı, hatta aradan geçen süreyi bile bilmiyordum. Deliliğe yakın bir kendimi kaybediş anını yaşamıştım. Gökhan belimden tutup beni kendisiyle birlikte geriye doğru sürüklediğinde kabustan uyanır gibi bir hızla kendime geldim ve kalbimin çarpış hızıyla neredeyse aynı ritimde titreyen, kan bulaşmış ellerime baktım. Gökhan'ın kulağıma çarpacak kadar yakında duran dudaklarının arasından çıkan sözleri idrak edebilmek için gözlerimi kırpıştırdım. "Sakin ol, Balaban," derken sesi şaşırtıcı bir ustalıkla yatıştırıcıydı ama ben bunun Gökhan'ın kullandığı illüzyonlardan bir tanesi olduğunu biliyordum. İstediği kılığa giren bir şeytan, katil...

Papatyalar Karanlıkta Büyür Where stories live. Discover now