Bölüm On Beş

173 34 239
                                    

Bölüm Şarkısı Sia - Snowman okurken dinlemeniz tavsiye edilir özellikle de şarkının geçtiği kısımda dinlemeniz...

Neredeyse yarım saattir susmayan müzik sesi kulaklarımızı doldurduğunda konserdeydik. Açık havada olduğumuz için içerisi bunaltıcı değildi , ayrıca tepemizde yanan milyonlarca yıldızı ve serin bir rüzgarla sallanan ağaçların dallarını müzik içinizi doldururken görebiliyorduk.
Burası bugüne kadar bulunduğum en inanılmaz yerdi.

Sezin Hanım bir köşeye sinmiş , insanlardan ve özellikle de Mirza 'dan uzak kalmaya çalışıyor , kırmızı parlak elbisesine rağmen dikkat çekmeyeceğini umuyordu .Mirza ise bir parça kırıntı vermeden gitmeyecek olan ısrarlı bir kedi gibi Sezin Hanımın etrafında dolanıyordu.

Ben etrafıma ağzım bir karış açık bakarken Anıl içinde sıcak çikolataların olduğu iki kupayla yanıma yaklaştı , kupalardan birini elime aldım , önce kokladım. Buram buram kokan çikolata insanın içine işliyordu. Bir yudum aldım yumuşacık tat tüm damağıma dolarken gülümsedim.

O sırada bir alkış tufanı koptu. Yeni grup , anlaşılan beğenilmişti hiç vakit kaybetmeden bir diğer şarkıyı çalmaya başladılar . Solist gözlerini kapattı ve şarkıyı söylemeye başladı . O şarkıyı söylerken ben de kendimi ne kadar kaptırdığımın  farkında bile değildim.

Meğer solistle birlikte şarkıyı mırıldanıyor , mırıldandıkça sallanıyor dayandığım masayı hareket ettiriyormuşum. Anıl en sonunda kendi kupasını masaya koydu benimkini de elimden alıp masaya koyduğunda elimden tutup beni dans eden çiftlerin bulunduğu alana götürdü. Çoktan beraberce kendilerine göre bir ritim tutturan çiftlerin arasına karışmıştık.

Bunlar genç insanlardı. Birbirlerine karşı hissettikleri her şey en azından şu kısa anlık için gerçekti.
Erkekler , kadınları ne çok sıkacak ne de çok salıvermiş gibi duracak şekilde tutuyordu. Kadınlar da olabilecekleri en kıvrak halleriyle dansa ayak uydurmaya çalışıyordu.

Etrafta kimse birbirine , " ne yapıyor bu salaklar " der gibi değildi. Herkes kendi halinde herkes kendi işine bakıyordu... oysa daha önce bulunduğum böyle kalabalık mekanlarda dans etmeye kalksanız bütün gözler üzerinizde olurdu.

Normalde çekingen bir insandım kendimi piste atıp bir adamla dans edeceğimi söyleseler  kahkaha atardım ancak şimdi tam da bu durumun içindeydim ve en ufacık bir çekinme ya da utanma hissiyatından da  yoksundum.  Etraftan bağımı kopardığımda şarkıyı daha net duymaya başladım.

— Don't cry, snowman, not in front of me

( Ağlama, kardan adam, önümde değil )

O sırada ellerimi omzuna koydum. İki yana doğru hafifçe sallanıyorduk. Eli nazikçe belimin üstündeydi. Diğer elinin içinde de kendi elim ...

—Who'll catch your tears if you can't catch me, darling

( Beni yakalayamazsan gözyaşlarını kim yakalasın sevgilim )

Gözlerini benden ayırmıyordu . Bende onun kahverengilerine neredeyse çekiliyordum.

—If you can't catch me, darling.

( Eğer beni yakalayamazsan, sevgilim.)

Gözlerine daldıkça onunla yaşadığım her şey , her an , sanki gözlerinden yansıyordu.

—Don't cry, snowman, don't leave me this way

( Ağlama, kardan adam, beni böyle bırakma.)

Görüyordum o kahverengide sadece bizi ... anılar şerit şerit canlanıyordu
eski bir fotoğraf makinesinden  sanki. Hatırlatıyordu , hatırlıyordum...

Cennette 40 GünWhere stories live. Discover now