Bölüm Yirmi Üç

74 13 88
                                    

Bölüm Şarkısı - The Do - Dust ıt off mutlaka dinlemeniz gerekiyor...
Evet medyada Zeynep ve muhteşem gözleri var .

Valencia 'ya indiğimizde , tüm planlarımız değiştiği için ne yapacağımızı bilmez bir haldeydik.Dahası tüm bavullar bir bir sahiplerini buldu fakat benim bavulum ortada yoktu.
Neyse ki Sezin Hanımın tasarımlarının içinde olduğu bavulu bulmuştuk ancak Anılla benim eşyalarımın içinde olduğu bavulu bir daha hiç göremeyeceğimi biliyordum. O bir palto bende yalnızca bir kol çantasıyla hiç bilmediğimiz bir şehirde kalmıştık.

Anıl etrafına bakınıyor , sürekli danışmadan ya da havalimanında ingilizce bilen birilerinden bilgi almaya çalışıyordu Barcelona ' ya gitmenin bir yolunu arıyorduk.

Anıl etrafta koşuştururken bende kalabalıktan uzakta bir köşede , üzerimde onun paltosu olmasına rağmen titreyerek onu bekliyordum.
Ben üşüyordum ama o üşümüyordu...
Bir elim sımsıkı tasarımların olduğu bavula yapışmışken diğer elimde de tüm paramızın içinde olduğu çantamı tutuyordum.

En sonunda , Anıl yanıma geldi , yüzü asıktı , haberlerin kötü olduğunu anladım.

__ " Tahmin ettiğimiz gibi hava yolu kapalı , bize bir gece beklememizi öneriyorlar ."

__ " Bir gece mi , bizim kaybedecek bir dakikamız bile yok."

__ " Biliyorum , bu yüzden risk alacağız. Gece yarısı taksiyle Barcelona ' ya gideceğiz. "

__ " Ama bunun için çok para harcamamız gerekir , hayır bu olmaz , zaten sana yeterince yük oldum tek kuruş harcatmadın bana ."

Anıl , yüzümü avuçları arasına aldı :

__ "Zeynep , bazen zamanının paradan daha değerli olduğu süreçlerden geçersin tamda şu an olduğu gibi ."

Gülümsedim. Doğru söylüyordu , otele zamanında varamazsak tüm emeklerimiz boşa gidecekti üstelik bu geri kazanılacak ve satın alınacak bir şey de değildi. Dediğini yapacaktık.

Havalimanından dışarı çıktık , normalde burada yol boyunca taksilerin dizildiği duraklar vardı ancak içinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle tek tüm nadir araç geçiyordu.

Önümüzden iki tanesi bizi almadan geçti en sonunda bir tanesi durdu. Taksinin bagajını açıp bavulumuzu içine yerleştirdik , Anıl'da bende arkaya geçtiğimizde taksici  bakışlarını bize yönelterek :

—" ¿A dónde irá señor? "

Anılla birbirimize baktık , adam İspanyolca konuşuyordu. O an Anılın biraz olsun İspanyolca da bileceğini umarak :

—" Repertuarında İspanyolca da var mı ? "

—" hayır "

Anıl o sırada adamla İngilizce konuşmaya çalıştı :

—"  can you take us to Barcelona ?" 

Adam anlamamış gibi Anılın yüzüne bakıyordu , Anıl tekrar etti :

—" Do you understand me ? can you take us to barcelona please ? " 

—" No se ingles señor ."

"Hiç faydası yok Anıl adam bilmiyor işte"  dedim .Taksici tek kelime ingilizce bilmiyordu ve Anıl'da İspanyolca bilmiyordu. Zavallı bense hiçbirini bilmiyordum .

Taksicinin tepesi atıyordu kendi kendine bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı adamı boş yere bekletiyorduk çünkü.

Cennette 40 GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin